Mavi Boncuk |
Yalpa: roll, shimmy, wabble EN i. (Fars. yāl pā “kol bacak”tan) Geminin rüzgâr ve dalgaların etkisiyle bir iskeleye, bir sancağa yatıp kalkması: Rüzgâr dahi şiddetini arttırdıkça arttırmakta bulunduğundan geminin ziyâdece yalpa etmesi ve herkesi kusturması hüccâcı şikâyete mecbur eylemiş idi (Ahmed Midhat Efendi). Sarayburnu’nu tutar tutmaz vapurda yalpa başladı (Burhan Felek).
Yalpa vurmak: İki tarafa sallanmak: … trabzanlara tutunup yalpa vura vura merdivenlerden nasıl çıkacağını düşünüyordu (Mahmut Yesâri). Araba, kötü kaldırımlar üzerinde fırtınalı denizlerde çalkalanan bir gemi gibi yalpa vurdukça Zeyno iki tarafına oldukça şiddetli çarpıyor (Hâlide E. Adıvar). İbrâhim Çavuş… Etem Bey’in cellâdıydı… Yalpa vurarak yürüyordu (Bekir Büyükarkın).
Yalpak: sıf. (< yalpa+k) halk ağzı. Sallanarak yürüyen; sokulgan, cana yakın: Kızlar da yalpak mı yalpak (Burhan Felek).
ѻ Yalpak yalpak yürümek: İki yana sallanarak yürümek: Altındaki ördek yumurtalarından, çarpık çurpuk biçimsizliklerini yalpak yalpak yürüyüşleriyle sürükleyen ucûbeler çıkmasına mütehayyir… (Hâlit Z. Uşaklıgil).
Yalpalamak: geçişsiz. f. (< yalpa+la-mak) Dengesi bozularak iki yana sallanmak.
Yalpalık: i. deniz. Yön ölçümü veya ayarlamasında kullanılan, açı dengesinin korunması ilkesiyle çalışan alet, jiroskop, cayroskop: Gövde biçimleri, karina basamakları, yalpalıklar/çeneler, flaplar/hız kesiciler, pervaneler... gibi konuları içeren 50 ayrı öneriden edineceğiniz bilgiler, artık sürat teknelerinin sualtı bölümlerine de merakla bakmanıza neden olacak (Yelken Dünyası).
No comments:
Post a Comment