Attilâ İlhan[1] “Tutuklunun Günlüğü / Prisoner’s Diary”
In his second year at Istanbul University, Attilâ İlhan went to Paris in order to take part in supporting Nazım Hikmet. His observations of the French and their culture were to influence many of his works.
After returning to Turkey, he repeatedly ran into trouble with the police. Interrogations in Sansaryan Han influenced his works based on death, thriller, etc.
This poem mentions Sansaryan Han
Translation by MAM / December 17, 2023
/ tuesday night /
a black ax found the point to hit in the evening
the cells are full, a whistle, the nearest maçka tram
who left this sad song to my loneliness
whose darkness is this who barred the door
only a human ties again the snapped ties to live
typewriters in interrogation rooms with blurred windows.
didn't they tease their freedom in the sansaryan inn
moldy water collects in copper color at a sprout .
maybe a thousand times you think about killing yourself.
it never crosses your mind to die before finishing the song.
for that wonderful exclamation you grow in your heart.
it's so disgraceful and ugly that they locked you up
are you a naked light bulb within four walls
what bulb/it is your youth that is extinguished
even if your eyes are poisoned, you consider crying a crime
invisible giant insects they are with magical antennas.
aircraft searchlights search false alarms in the sky
at tophane pier ships leave with painfully cries
evening covers the cells with rogue anger
you can crush the world you think if you deliver a single punch
/ salı aksamı /
kara bir balta buldu akşam vuracak noktayı
hücreler doldu bir ıslık en yakın maçka tramvayı
kim bırakmış yalnızlığıma bu hüzzâm şarkıyı
kimin bu karanlık kimler sürgülemişler kapıyı
insan olan bağlar her koptuğu yerden yaşamayı
daktilolar camları bulutlu sorgu odalarında
didiklemez mi özgürlüğünü sansaryan hanı’nda
küflenir suyun bir bakır çalığı birikir ağzında
kendini öldürmeyi belki bin kere tasarlarsın da
bir kere aklından geçmez bitirmeden ölmek şarkıyı
gönlünde büyüttüğün o müthiş ünlem içindir ki
seni kapattıkları öyle rezil o kadar çirkindir ki
çıplak bir lâmba mısın dört duvar içindeki
ne lâmbası/söndürülen bütün ilk gençliğindir ki
gözlerin zehirlense de suç sayarsın ağlamayı
görülmez dev böceklerdir sanki büyülü duyargalar
uçaksavar ışıldakları gökyüzünde bir yanlış arar
tophane rıhtımı’nda acı acı gemiler kalkar
hücreleri akşam olur haydut öfkeleri kaplar
ezerim sanırsın vurursan tek bir yumrukta dünyayı
tutanak 2
elektrik elletirler kıvılcım yalatırlar
tuzruhu damlatırlar kulak boşluğuna
çekip alınlar kerpetenle tırnaklarını
öğrenmek istedikleri aslında bildikleridir
geceleri rüyalarına girip uykularını kaçıran
insanın insanı soyduğu derisini yüzdüğü
duruşma arası
(o varsa kırılır buzlu camları kışın
anlamı yoğunlaşır anlamsız bir yaşayışın
gerçi farkındayız adı belirsiz bir yanlışın
acaba ben çok mu esmerim o çok mu sarışın
yansımaz oldu aydınlığı yüzüme haftalardır
yazdıklarında bile gizli bir uzaklık vardır
eylem bir dağıldı mı bütün boğazlar daralır
ben başka bir erkek olurum o başka bir kadın)
gereği düşünüldü
mahcup yaseminler son balkonların süsü
özgürlük özlemleridir genişletir gönlümüzü
savcılar ağır sürgünlerden yankılansa da
bir yer gelir ki artık ne savunma içgüdüsü
ne heyecandır kalır ne de yürek üzüntüsü
yalnız bir daktilo çıplak bir masada
toplumcularız karakollarda açtık gözümüzü
verirse halklar verir tarihte hükmümüzü
gizle de yargılansak 3.ağırceza’da
No comments:
Post a Comment