Sourced from Nisanyan Sozluk and Kubbealti sites.cukka, denyo, dikiz, gacı, kanka, keriz, laço, nanay, roman,
şinanay, şopar, şorolo
cukka: "cep, özellikle para konulan cep (argo)" [
Milliyet - gazete, 1982] etmişler dolarları bir güzel cukka cebe [ Tahsin Yücel (çev.), Queneau, Zazie Metroda, 1991] bu pisliği cukkasına yerleştirirken en ufak tiksinti
belirtisi göstermedi. Roma cukka meme, göğüsnanay [ A. Fikri, Lugat-ı Garibe, 1889][1]
denyo: "orta oyununda aptal çocuk karakteri" [ Ahmed
Rasim, Şehir Mektupları, 1899] "(argo)" [ Osman Cemal Kaygılı, Argo Lugatı, 1932] denyo: Zıpır, kaçık, yarı deli, serserinin meczubu.. Roma denilonanay: (Kıbtî lisanından) Yok.
dikiz: "(argo)" [ A. Fikri, Lugat-ı Garibe, 1889] Dikiz: Bakmak, nazar etmek. Dikkat etmek. dikiz aynası [ Cumhuriyet - gazete, 1930] Arabaya girdiğimiz zaman Salim Efendinin dikiz aynasından
akseden yüzü oldukça asık...Roma dikés bak! Roma dikáva bakmak.
Her tahta aralığında bir göz. Neye dikiz ederler sanki (Ahmet K. Tecer). Bak, dikiz et abi! Balığı nasıl temizliyor (Sait Fâik). Herif arada bir, dikkat et bak, hem işini görüyor hem de bizim eve doğru bakıyor, dikiz geçiyor (Fahri Celâl).
Not: Argoda "dikkatle bakmak, gözetlemek" ve
"belli etmeden bakmak" anlamları vardır.
gacı: "(argo)" [ Ahmed Vefik Paşa, Lehce-ı Osmani, 1876] gaco: Kıbtī lisanında yabancı kartaloz[ A. Fikri, Lugat-ı Garibe, 1889]
gaco: Kadın. Roma gaci kadın, özellikle Çingene olmayan kadın.
(Çingenece. gaco “Çingene olmayan, yabancı kimse”) argo.
1. Kadın: Nerede o canım mart pilici gibi İstanbul gacoları! (Ercüment E. Talu). Gacolar ne vakit gelecek? (Refî C. Ulunay). Ahmet’i çağırıp sordular, kim bu gacolar? (Sait Fâik).
2. Metres: Pembe naz ederse sana / Ben olayım senin gacon (Kanto).
3. Torik balığının yavrusu.
4. orta. Zenne.
kanka: [ Metin Kaçan, Ağır Roman, 1991] [ Cumhuriyet - gazete, 1999] Can Baba bizim kankamızdı. Roma kanka arkadaş, yoldaş Kanka (eril) ve kanki (dişil) biçimleri Çingenece
gramere uygundur. Sözcüğün Türkçe kan kardeşi deyiminden türediğine dair yaygın
görüş kanıta muhtaçtır. Similarly: kanki, kankito
keriz: "oyun" [ Ahmed Rasim, Şehir Mektupları, 1898] papel kerizi yani kâğıt oyunları denir. Roma keriz كاريز
oyun, oynamak
i. (Çingene. keres) [Farklı dillerden gelen bu iki kelime zamanla birbirine karıştırılmıştır] argo.
1. Çalgılı, sazlı sözlü eğlence, göbek havası kabîlinden bir çeşit çalgılı oyun ve bu oyunun havası: “Ah toni toni yuvarlan da gel” kerizini tekrarlamıştı (Ahmet Râsim). Köçekçe ile keriz arası melez bir piyasa kantosundan sonra ağır bir şarkıya geçmişlerdi (Mahmut Yesâri).
2. Kumar.
3. teşmil. Kolay aldatılan saf kimse, bilhassa kumar oyuncusu.
ѻ Keriz alayı: Çalgıcı topluluğu. Keriz havası: Zurna ile çalınan göbek havası: En güzel keriz havalarını hakîkaten çok kuvvetle söylemeye başlıyor (Reşat N. Güntekin’den). Kavuklu: –Canım, ben keriz havaları dedim. Yâni sâzende ve hânendeler arasında köçekçelere keriz havası derler ki saz bu havaları çalmaya başlar başlamaz ortaya çengiler, eğer meclis erkek meclisi ise köçekler meydana gelir, şakır şakır oynayıp göbek atmaya başlarlar. Anladın mı kalın kafalı? (Orta oyunu).
laço: "aktif eşcinsel (argo)" [ Yıldırım Türker, 1981] Roma laço iyi, emin
roman: [ TDK, Türkçe Sözlük, 9. Baskı, 1998] Roman: Çingene. Roma rom çingene (erkek) Sanskrit ḍomba डोम्ब aşağı kasttan çalgıcılara verilen bir
isim
şinanay: Hiç yok. şinanay
[ A. Fikri, Lugat-ı Garibe, 1889]
şopar: "çocuk, özelllikle Çingene çocuğu (argo)" [Şimşek
1958] şopar: Çocuk.
şinanay: (Kıbtî lisanından) Hiç yok.
şorolo: "genç oğlan, özellikle Çingene oğlanı" [Karagöz
<1914] "... travesti" [ Cumhuriyet - gazete, 1981] Sansasyon gazeteleri adeta olayın üstüne atıldı. (...)
[Bülent Ersoy] 'Şorolo kulübü kuracak.'
[1] Lugat-ı Garibe
The first slang dictionary of Turkish
Lugat-ı Garibe, whose first and only edition was made in Ottoman Turkish in 1887, presents "the most famous words circulating in the language of hoppa characters and those that do not contradict the general decency, by applying to the masters of the work and writing their general meanings in accordance with them".
The first recording of dozens of words, from aftaspiyos to istingaya, jug to pendifranka, in a dictionary, these words spilling from the language of the street sometimes make you smile and sometimes amaze.
See also: Bir Karşı-HegemonyaKültürü Olarak ÇingeneMüziği: ‘Mahcup Red’
Notaları
A. Baran Dural*
, Bahriye Eseler
NİŞADIRSIZ KALAY
SOSYOLOJİK BİR GÖZLEM DENEYİMİ
Bir şeyler söylemek istiyorum. Çingenelere dair Çingene argosuna dair Çingene argosunun sadece dilbilimsel bir hadise olduğuna inanmıyorum. Bence, aynı zamanda sosyolojik bir vaka. Bu sosyolojik vaka üzerine birkaç düşünce şekilleniyor zihnimde. Çingenelerin; trajik sosyolojik varoluşuna dair Dargörüşlü bedbahtların neşe sandığı hüznüne dair. Acılarını kendi acım gibi paylaşarak bir şeyler söyleyeceğim. Çözülmesi hiç de kolay olmayan bir problem üzerine kabaca bir değinme bu yazı.
Ne yazık ki burada kuvvetli bir bilimsellikle ifade edemeyeceğim düşüncelerimi. Şu aşamada dağınık düşüncelerimi; onların sistemli ve güçlü bilgiler haline gelmesi için yardımcı olabilecek başka meraklılarla, araştırmacılarla paylaşmak istiyorum sadece. Umuyorum bir karşılık bulabileceğim. Ayrıca sağlam bir arşiv taramasına dayanmaksızın; sadece kişisel gözlemler üzerine oturtuyorum fikirlerimi. Bu zaafı da herkesten önce ben belirtmeliyim.
Çingene argosu; sözcük dağarcığı açısından; çingenelerin içinde yaşadığı toplumun argosundan çok da farklı değil. Sözcükler karşılıklı olarak paylaşılıyor. Türkçe argoda kullanılan sözcüklere bakarsak Orta Doğu ve Doğu Avrupa dillerinden oluşmuş bir kokteylle karşılaşıyoruz. Çingenelerin argo kullanımında özgünlükleri de zaten sözcüklerden değil onların bu dili kullanım biçimlerinden kaynaklanıyor.
ARGONUN ABCSİ
Genel kullanım itibariyle argonun; mahrem bir dil olarak özellikle çocuk ve kadınlardan yalıtılmış alanlarda kullanılabildiğini görüyoruz. Bu anlamda Türkçe argo; ergen ya da yetişkin erkek argosu. Çocukların argoyu kullanımı daha çok; ergenliğe ilk adımlar atılırken sosyalleşme sürecinde karşımıza çıkıyor. Kadınların argoyu kullanması ise çok daha istisnai; erkeklerin yanında kullanmak zaten hemen hemen imkansızken kadın toplulukları arasında da argo sözcük kullanımı ayıp sayılıp, kadın topluluğu içinde statü kaybına neden olabiliyor. Argo sözcükler kendi arasında hiyerarşik bir sınıflandırmaya tabi tutulabilir. Kadın cinsel organı ya da cinsel birleşmeye karşılık gelen argo sözcükler çok daha rahat kullanılabilen hafif argo kelimeler. Genel kullanımda; dost, akraba şahıslar olağan anlarda, şakalaşırken birbirlerine karşı bu kelimeleri kullanabiliyor. Yerel kültür farklılıkları bu noktada değişik kullanım örnekleri sunuyor bize.
Bazı başka sözcükler ise; özellikle hayat kadınları ve muhabbet tellallarını karşılayan; sürekli bir sıfat olarak kişiye yapışan argo kelimeler ve bunlardan türeyen kelime kalıpları; ağır bir etki yaratıyor. Ancak yabancı sayılan veya o an için olumsuz bir şekilde algılanan kişiler için kullanılıyor. Kullanımı halinde ciddi ilişki sorunlarına yol açabiliyor bu sözcükler. Bir başka argo deyimle, kavgada söylenmeyecek sözler diyebiliriz bunlara. Bir anlamda tabu bu sözcükler. Ataerkil toplumun en genel; en tartışılmaz değerlerine başkaldıran sözcükler. Daha doğrusu, bu sözcüklerin karşıladığı toplumsal karakterler böyle. İki yüzlü bir şekilde tüm erkek kişilerin bir şekilde suç ortağı olduğu; ama asla kendisi veya kendi kadınları(ana-avrat) ile özdeşlemesini istemediği karakterler.
ÇİNGENE ARGOSUNA GİRİŞ
Çingene argosunun özgünlükleri; genel kullanıma ilişkin bu kısa özetten sonra çok daha kolay açıklanabilir kanımca. Çingenelerde argo kullanımı; açık bir şekilde erkek argosu değildir. Hakim kültürde argonun yasaklandığı; çocuklar ve kadınlar dehşetengiz bir pervasızlıkla kullanırlar argoyu. Hem de argonun en hardını, en tabusunu Bu toplumun; genel ataerkil kültürle açık çatışmasını ortaya serer bir bakıma bu kullanım. Ufak bir tesadüf eseri; çok bilinen bir çingene mahallesinde kardeşinin boynuna : Kız Aysel, orospu, canım benim diye büyük bir sevgiyle atılıp sıkı sıkı sarılan 4-5 yaşlarında bir kız çocuğunu ilk gördüğümde oldukça şaşırdığımı hatırlıyorum. Çingenelerin argoyu kullanım biçimindeki özgünlük bununla sınırlı değil elbette. Çingeneler argoyu; genel kullanımla kıyaslanamayacak ölçüde yaygın ve günlük hayata yedirerek kullanırlar. Bir anne; erkek çocuğuna neden geç kaldığını sorarken oldukça sakin sayılabilecek bir ses tonuyla hangi yarakları yedin de geldin diye seslenebilir. Ya da bir babaanne torununu özlediğini söyleyeceği zaman: Çok özledim itimi, nerde benim itim, gelsin özledim onu diyebilir. Bu gibi örnekleri gündelik yaşamın her alanında gözlemleyebiliriz.
NEDEN ARGOYU ÇOK SEVERLER
Öncelikle aklıma gelen soru; bu yaygınlığın hangi etkenlerden beslendiği Adeta toplumun kenarında ki çingeneler, dilin kenarındaki argoyu milli dil ilan etmişler. Aslında çok farklı biçimlerde yanıtlanabilecek bir soru bu Ben sadece bir noktaya değinmek istiyorum. Argonun üretimi dikkatli bakılırsa aslında tabu sözcüklerden gerçekleşmektedir. Tabu sözcükler ise tabu toplumsal kurumların dile yansımasıdır. Ataerkil toplumsal yapılarda bu kurumlar cinselliğe ilişkin olanlardır. Ataerkil toplum; kadın cinselliğini yasaklarken kadın cinsel organına ilişkin adlandırmaları ayıp hale getirmiştir. Sonuç olarak erkek cinsel organı da ayıp sözcük olmuştur. Böylelikle cinselliği çağrıştıran tüm sözcükler paketlenip yeraltına konulmuştur. Ne var ki ergenlik çağına gelip; zorunlu olarak cinselliği keşfeden her insan ister istemez bu sözcüklere ihtiyaç duymuş, o zaman yeraltına inip o sandığı yukarı çıkarmıştır. Argonun yani dilin yer altısının oluşumu bu şekilde gerçekleşmiştir.
Çingeneler; entegre oldukları hakim kültürün argosunu ona kendi sözcüklerini katarak benimserler. Ama argonun anlamı çingene için hakim kültürdekinden çok farklıdır. O, cinselliğin, kadın cinselliğinin tabu olmadığı aksine bir ideal bir yaşam pınarı olarak görüldüğü zamanlara ait bir özü içinde taşır. Cinselliği çağrıştıran sözcükler onun ayıbı değil, her an her saniye hissetmek istediği doğallık coşkusunu betimleyen güçlü imgeleridir. Ne var ki bir kez; hakim kültüre entegre olduğunda, artık kendi sözcükleriyle değil hakim kültürün argosuyla anlatır bu coşkusunu. Böylelikle hakim kültürle çingene arasındaki anlaşılmazlık duvarı çok daha güçlenmiş; aynı dili konuşarak birbirini anlamaz hale gelmişlerdir. Ama sonuçta argo; çingene için doğal ve gerçek dilin ta kendisidir. Cinsellikten arındırılmış; imgelem gücünü yitirmiş kibar dil onu boğar.
SÖZCÜKLERİN HİYERARŞİSİ KAYBOLUYOR
Çingene argosuna ilişkin bir başka kullanım farkına daha değinmeliyim. Çingene argosunda; sözcüklerin hiyerarşisi kaybolmuştur. Yaygın kullanımdaki gibi hayat kadınlarını yada muhabbet tellallarını karşılayan sözcükler kavgada söylenmeyecek sözler sınıfına girmez. Hafif argo sözcüklerle beraber günlük hayattaki kullanımında yerini alır. İhtiyar bir çingene kendisine bayram ziyaretine gelen çocuklarını, torunlarını, yiğenlerini ve onların çocuklarını; Nerelerdesiniz ulan orospular, nerelerdesiniz ulan pezevenkler diye karşılayabilir. Bir erkek çingene aile kavgasında pencerelerden kendisini izleyen komşularını; içeri girin dedikoducu orospular, görün bak sizi nasıl sikecemdiye kalaylayabilir. Ve bu bir mahalle faciasına yol açmaz. Ekşi Sözlüğe girilmiş bir entry; bu noktada öğreticidir. İki çingene arasında şöyle bir diyalog geçer: -Kocam siksin seni orospu, -Siksin, siksin de am görsün. Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Argo sözcüklerin yaygın kullanımıyla ilgili getirdiğimiz açıklama aslında tam da burada tıkanmaktadır. Çingenelerin; cinsellik tabusunu tanımayan dönemlerden kimi kalıntıları taşıdıkları dolayısıyla cinsellik çağrışımlı argo sözcükleri rahatlıkla kullandıkları açıklaması çoğu sözcük için mantıklıdır. Ne de olsa; argo, onların, hakim kültüre entegre olmadan önce kullandıkları cinsellikten yalıtılmamış dilin hakim kültürün dilindeki yansıması olmaktadır. Ama hakim kültürde ağır argo olarak kabul edilen sözcüklerin karşıladığı toplumsal kurumların mantık gereği çingenelere yabancı olması gerekmektedir.
HAYALET KURUMLAR
Muhabbet tellallığı yada hayat kadınlığı aslında ataerkil toplumların kurumlarıdır. Cinsellik tabu haline geldikten sonra; para karşılığında ve erkekler için bir istisna zevk olarak hayat kadınlığı ve onun aracı kurumu olarak muhabbet tellallığı doğmuştur. Ama tabuyu bilmeyen toplumlar için bu kurumların bir anlamı da yoktur. Cinsel yasağı olmadığı ve kadın cinselliğinin ayıp kabul edilmediği yerde hayat kadınlığı da olmayacaktır. Öyleyse çingenelerin sözkonusu argo sözcüklere rağbeti nerden gelmektedir.
Bu noktada farklı bir alana sıçramamız gerektiğini düşünüyorum. Hakim kültürün dilini kullanan çingene; kendisine soluk alabileceği bir alan olarak cinsellikten yalıtılmamış yer altı dili argoyu bulur. Ne var ki argo sadece ona ait değildir. Hakim kültür onu çoktan kendisi için işlevli hale getirmiştir.
Argonun en ayıp sözcükleri; ataerkil toplumun çok temel bir kurumunun içinde kendilerine maddi varlık bulur: genelev. Genelev nedir? Bir istisna cinselliğin evlilik şartına bağlanmadığı bir uzay parçası. Tabiî ki erkek için. Peki kimler çalışır genelevlerde; erkeklere bu hizmeti yapanlar kimlerdir. Mevlana : Onlar namusluların namusunu korurlar diyor. Namusluların namusunu korumak için namussuz olmayı göze alan kadınlar Aslında gerçek algı böylesi ilaheler değil; genelevi hak etmiş kadınları varsayar. Onlar geneleve düşerler (Düşülür, namusluların yüksek katından namussuzların alçaklığına). Kaşardırlar Kanları bozuktur. Yani cinsellik yasağına itaatlice boyun eğip; ideal eşlerini bekleyememişlerdir. Bunun cezası da vesika olacaktır. Zorunlu genelev hizmeti.
Demek ki hakim kültür; cinsellik tabularını zorlayanlar için böyle bir cezalandırma öngörmüştür. Bir toplumsal kurum fuhuş, İki toplumsal karakter hayat kadını ve muhabbet tellalı, üç bir mekan genelev. İşte argonun en ağırı; bu kurumsallığa ilişkindir. Argo; aslında burada hakim kültür tarafından başarılı bir şekilde kullanılır. Çizgiyi aşan kadınlar, eşine tahakküm kurmak istemeyen erkekler Bu argoyla cezalandırılır. Geçenlerde düzenlenen bir konferansa dinleyici olarak katılan bir bayan insan hakları aktivisti, çıkışta aşırı milliyetçiler tarafından hayat kadınlığını çağrıştıran kelime kullanılarak hakarete uğradı. Çünkü çok yönlü olarak hakim kültüre meydan okuyan herkes bu sıfatları hak eder Böylelikle argo aslında gizlice hakim kültürün hizmetindedir. Bir bakıma hakim kültürün celladıdır. Onun en pis işlerini yerine getirir.
ÇİNGENELER LANETLENİYOR
Hakim kültür kendisinden beklenebileceği üzere; ataerkil yaklaşımlarıyla bariz tezat teşkil eden çingeneleri de bu sıfatları kullanarak bol bol suçlar. Çingeneler tarih boyunca; hayat kadınlığı ve muhabbet tellallığı ile suçlanmışlardır. Bu noktada; argo sözcükler; toplumun diğer bahtsızlarına ilişkin olduğu üzere bireysel değil kolektif bir cezalandırma aracı olarak kullanılırlar.
Çingenelerin dışarıdan tanımlanmanın böylesine karşı tepkisel olması beklenirken; bu tanımlamanın temel sözcüklerini büyük bir istekle benimsemesi ne anlama gelmektedir? Öncelikle hakim kültürün dilinde; bir sığınak olarak argoyu bulan çingeneler aslında tam da bu noktada tuzağa düşmüş olmaktadır. Hakim kültürün cinsellikten arındırılmış kibar dilinden kaçarak argoda kendi doğallıklarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Ne var ki argoya hakim kültürün en başta yerleştirdiği mayınlı kavramlar her şeyi altüst etmektedir. Çingene; hakim kültürün potansiyel karşıtları adlandırdığı bu sözcükleri içselleştirerek; aslında hakim kültürün ona olan bakışını gizliden gizliye kabullenmekte giderek açık olarak kendinden ve kendi gibi olanlardan tiksinmektedir. Bu onu parçalanmaya, yozlaşmaya götürür. Aslında sözcükler ve dil tarafsız değil hakim kültürün kültürel ajanlarıdır. Yerleşik çingenelerin kavgaları bu hastalığın başlangıcı; kimi yerleşim alanlarının genişletilmiş geneleve dönüşmesi son noktasıdır, sözün maddeyi şekillendirmesidir.
ÇİNGENELİK
Aslında bizzat çingene adlandırması bile bu şekilde analiz edebilir. Genel olarak çingene sözcüğü bir dışarıdan adlandırmadır. Çoğu çingene bu sözcüğü kendisi için kullanamaz. Ama başka mahallelerde oturanlar, komşuları, akrabaları ve hatta kardeşleri için kullanabilir. Üstelik bu kullanım sırasında tam da hakim kültürün verdiği anlamı yükler sözcüğe. Başına gelen bir hırsızlık vakasını, meyve satıcılığı yapan bir çingeneye anlatan yaşlı bir kadın çingene; satıcıdan şöyle bir yanıt alır: Teyze kesin çingeneler yapmıştır. Daha sonra bu çingene kadın, torununa bu olayı anlatırken çingenenin çingeneliğini kabul etmeyerek, hırsızlara çingene demesine kahkahalarla güler. Ya da bir başka biri; kavga ettiği yeğeninden bahsederken; çok çingenedir evde ne var ne yok yürüttü şeklinde bir ifade kullanabilir.
Böylelikle aslında; argodaki tuzağa yakalanan çingene; kendisini kendi sözcükleriyle onurlu bir şekilde adlandırma şansını kaybeder. Hakim kültürün dilindeki argo deyişleri kardeşleri için kullanarak; gizliden gizliye kendini lanetler, kendi gibi olanla birleşme şansını kaybeder, atomize olur.
SONUÇ
Hakim kültürün dilinin kıyısı argodur. Çingene argoyu kendine yakın bulur. Ne var ki sadece kendi kaybettiği dilinin yansıtma sözcüklerini değil; hakim kültürün kendi lanetli kurumlarını karşılayan sözcüklerini de alır. Kendisini de bu sözcüklerle adlandırmaya başlar. Bir dilin en lanetli sözleriyle kendisini ifade eden çingene; bu kültüre entegre oldukça sözcüklerin hakim kültürdeki anlamını sezer ve giderek kendinden nefret etmeye başlar. Her gelen kuşak bir öncekinden bu şizofreniyi devralır.
Kaba bir şekilde çingene argosunun sosyolojik bir analize ihtiyaç duyduğunu açıklamaya çalıştım. Bu alanda çok şey söylenmeli. Bir insan topluluğun korkunç acıları gözle görülür bir şekilde çözümlenmeli. Yazıma yaşlı bir çingeneden çingene argosu üzerine dinlediğim en özet anlatımla son veriyorum
Bak şimdi ben sana sövdüm saydım, Aklına gelmeyecek laflar söyledim. O zaman seni kalaylamış oldum. Ha bir de Nişadırsız kalay var. O felaket olur işte. Çingenelere ait bir sözdür. Kalaycılar kalay yaparken nişadır kullanır yumuşatsın diye. Ama çingene kalaycılar kullanmaz. Nişadırsız kalay yapar. İşte çingene kalayı da öyledir Kalayı bastımı donuna sıçarsın
No comments:
Post a Comment