Alfred Bielinski = Alfred Rüstem = Ahmed Rüstem Bey
Ahmed Rüstem Bey’in babası, 1848’de Macaristan’da Avusturya’ya karşı başarısızlıkla sonuçlanmış olan ayaklanma ve devrimin ardından Osmanlı Devleti’ne sığınarak, devletin hizmetine giren 2 Polonyalı Seweryn Bielinski’dir. Seweryn Bielinski, Osmanlı tabiiyetine geçtikten sonra ‘Nihâd’ ismini almıştır. Bulgaristan Komiserliği yapan Rüstem Bey’in babası Nihâd Paşa’nın3 ismi, şu ana kadar yazılmış olan kaynaklarda Sadettin Nihat Paşa 4, Saadettin Nihat Paşa5, Sadrettin Nihat Paşa 6 şeklinde yazılmış olsa da bunun böyle olmadığı, ismin sadece (Sadettin veya Sadrettin ön adı olmadan) ‘Nihâd’ olduğu, bu zatla ilgili arşiv vesikalarında (sicil dosyasında) görülmüştür. Zira bu yanlışlığın, Bâb-ı Âlî Nezâret-i Umûr-ı Hâriciyye Sicill-i Ahvâl Müdîriyyeti’nde bulunan Rüstem Bey’in sicilinde babasının ismi verilirken yazılı olan “saadetlu” kelimesinin “Sadettin-Sadrettin” şeklinde yanlış olarak okunmasından kaynaklandığı ve bu yanlışın da bundan sonra yazılan diğer bütün kaynaklarda devam ettirildiği tespit edilmiştir. Bu iddiayı destekleyen unsurlardan birisi de arşiv belgelerinde Rüstem Bey’in Bulgaristan Komiserliği yapan babası ile ilgili bütün belgelerde ismin sadece “Nihâd Paşa” 7 olarak geçmesinin yanı sıra Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde bulunan Seweryn Bielinski (Nihâd Paşa)’ye ait sicil dosyasında da ismin “Nihâd” olarak geçmesidir. Asıl ismi Seweryn Bielinski olan Nihâd Paşa, Osmanlı Devleti tabiiyetine geçtikten sonra birçok önemli görevde bulunmuştur. Alfred Bielinski, 18 Nisan 1862 yılında Midilli’de doğmuştur.8 Babası Polonyalı annesi İngiliz’dir. 1854 yılında (1270 Zilkadesinde) babası Seweryn Bielinski’nin Osmanlı Devleti hizmetine geçtiği bilinmektedir. 9
Resmi belgelerde 10 ‘Alfred’ isminin yazılı olması, Alfred Bielinski’nin uzunca bir süre bu isimle kaldığı ancak daha sonra kendi isteği ile Müslümanlığı seçtiği ve ‘Ahmed Rüstem’ adını aldığı anlaşılmaktadır.
Ahmed Rüstem, İlkokulu İzmir’de İngiliz Mektebi’nde okuduktan sonra liseyi İstanbul Kadıköy’de Frer Mektebi’nde tamamlamış daha sonra Avusturya’da Lümberg şehrinde yüksek tahsilini yaparak diplomasını almışve İstanbul’a dönmüştür. 11
Ahmed Rüstem Bey, İstanbul’a döndükten sonra bir süreliğine de Galatasaray Lisesi’nde derslere girmiştir. Fransızca, İngilizce, Almanca, Lehçe, Rumca, İtalyanca, Arapça ve Farsça gibi dillere vakıf olan Ahmed Rüstem Bey, 1881 yılında Bulgaristan Komiserliği fahri Fransızca Kâtibi olarak binbeşyüz kuruş maaşla Hariciye Nezareti’nde göreve başlamıştır. 12
Ahmed Rüstem Bey, Aralık 1885’te Bulgaristan Sefareti Fransızca Kâtipliği’nden azledilmiş ve daha sonra 1 Haziran 1886’da Atina Sefareti Üçüncü Kâtipliği’ne tayin olmuştur.13 Dört yıl Atina Sefareti’nde çalıştıktan sonra 3 Haziran 1890’da Belgrad Sefareti’nde aynı göreve getirilen Ahmed Rüstem Bey yaklaşık üç ay sonra 2 Eylül 1890’da istifa ederek bu görevinden ayrılmıştır.14 Bu defa 13 Kasım 1890’da aynı sefaretin ikinci kâtipliğine ataması yapılmıştır. İki ay sonra da (22 Ocak 1891’de) Atina Sefareti İkinci Kâtipliği’ne tayin olmuştur. Yaklaşık iki yıl, Atina Sefareti’nde çalıştıktan sonra, 15, 7 Mayıs 1893 yılında Londra Sefareti İkinci Kâtipliği’ne atanmıştır.16 Rüstem Bey, Londra’daki bu görevinden sonra, terfi etmiş ve 14 Ocak 1894 yılında Bükreş Sefareti Başkâtipliği görevine getirilmiştir.17-13 Nisan 1897’de Washington Sefareti Başkâtipliği’ne atanan Ahmed Rüstem Bey, 1897’de Osmanlı-Yunan harbine gönüllü olarak katılmıştır. Teselya Ordusu’nda Dömeke Muharebesi’ne fahri yüzbaşı olarak katılmış olan Rüstem Bey, bu hizmetinden dolayı 4 Eylül 1897’de Osmanlı Devleti tarafından “Yunan Muhârebe Madalyası” ile ödüllendirilmiştir.18
Rüstem Bey, 1909 yılında Hariciye Nezareti’ne vermiş olduğu dilekçe ile Fahri Yüzbaşılık rütbesini siciline işlettirmiştir. 19 Eylül 1897’de Bükreş Sefareti Başkâtibi olan Rüstem Bey’e bu görevi sırasında Romanya hükümeti, üçüncü rütbeden Kron dö Romani nişânı vermiştir.20 Rüstem Bey, 10 Temmuz 1898’de Londra Sefareti Başkâtipliği’ne getirildikten kısa bir süre sonra 11 Ocak 1899’da yeniden Washington Sefareti Başkâtipliği’ne ataması yapılmıştır.21
* Osmanlı’da Sıradışı Bir Diplomat: Rüstem Bey’in Osmanlı Hariciyesi’ni Kızdıran Girişimi
Ahmed Rüstem Bey’in Washington Sefareti Başkâtipliği görevi sırasında Hariciye Nezareti’ni yakından ilgilendirecek olan bir girişimi vuku bulmuştur. Washington’da bulunduğu sırada Büyükelçilik mensuplarının aylıklarını alamadıklarını ve kötü durumda olduklarını bu yüzden de çeşitli
yolsuzluklar yaptığını görmüş ve Londra’da çıkan “Daily Mail” adlı gazetede bu durumu ve yolsuzlukları anlatan bir makale yazmıştır. 22
Gazetede çıkan yazının muhtevasını öğrenen Osmanlı Hariciye Nezareti,doğal olarak bu durumdan rahatsız olmuştur. Yazının yayınından sonra arşiv belgelerinden anlaşıldığına göre kendi isteğiyle Amerika’dan ayrılan Rüstem Bey, Londra’ya gitmiştir. Hariciye Nazırı Tevfik Paşa, Rüstem Bey’in
Londra’da olup olmadığını öğrenmek maksadı ile 22 Şubat 1900’de Londra’daki Osmanlı Büyükelçisi Kostaki Antopulo’ya çektiği telgrafla Rüstem Bey’in Londra’da olduğunu öğrenmiştir. Hariciye Nazırı Tevfik Paşa, 27 Şubat’ta Osmanlı Büyükelçisi Kostaki Antopulo’ya yeniden telgrafçekerek Ahmed Rüstem Bey’in yeni bir vazife ile görevlendirileceğinden İstanbul’a gönderilmesini istemiştir. Aslında Rüstem Bey’in İstanbul’a çağrılmasının sebebi “Daily Mail” gazetesinde yazmış olduğu Hariciye mensuplarının durumunu anlatan makalesidir. 23
yayınlanmasından sonra Osmanlı İngiltere Sefiri’nin, Ahmed Rüstem Bey’inbu görevinden alınmasını ve bir daha Amerika’ya avdetine müsaade edilmemesi istediğini Washington Sefiri’nden istemiş ve sefir de bu durumu
Hariciye Nezareti’ne bildirmiştir. 24
Daily Mail adlı gazetedeki makalenin kendisine ait olup olmadığı Londra Büyükelçiliği tarafından kendisine sorulan Ahmed Rüstem Bey, makalenin kendisine ait olduğunu bir mektup ile 2 Ekim 1900’de Osmanlı’nın Londra Büyükelçisi Kostaki Antopulo’ya bildirmiştir.
Mektubunda makaleyi kaleme almasının sebeplerini izah eden Ahmed Rüstem Bey, Osmanlı diplomatlarının davranışlarının Osmanlı adını kirlettiğini, İstanbul, maddi sıkıntılar içerisinde iken Hariciye paralarının lüzumlu yerlere harcanmayışının doğru olmadığını hatta bazı Hariciyecilerin bu şekilde zengin olduklarını anlattıktan sonra söz konusu makaleyiyazdığına pişman olmadığını, iyi niyetle hareket ettiğini ve bunun Osmanlı halkına karşı bir vazife olduğuna işaret etmiştir. Mektubunun sonunda, bu hareketinden dolayı da suçlu olamayacağını dolayısıyla istifa etmeyeceğini, Antopulo’ya göndermiş olduğu bu mektubun, hükümete gönderilmesini ve İstanbul’da bir gazetede neşredilmesini isteyen Rüstem Bey, eğer mektup İstanbul’a gönderilmez ve neşredilmez ise mektubu, Londra gazetelerinde neşredeceği tehdidini yapmıştır.25
Büyükelçi Kostaki Antopulo mektubu aldıktan sonra Rüstem Bey’in isteği doğrultusunda kendi telgrafı ile beraber Rüstem Bey’in mektubunu 3 Ekim 1900 tarihinde İstanbul’a göndermiştir.26 Hariciye Nazırı Tevfik Paşa, 20 Ekim’de bir telgrafla yeniden Londra Büyükelçiliği’ne Rüstem Bey’in İstanbul’a gelmesi hususunda yola çıkıp çıkmadığını sormuş ancak 23 Ekim tarihli verilen cevapta Ahmed Rüstem Bey’in hala Londra’da olduğu bildirilmiştir.
The New York Times’ın Londra çıkışlı 24 Nisan 1901 tarihli haberinde Rüstem Bey’in Osmanlı Hariciyesi tarafından ihanetle suçlandığı yazılmış ve Rüstem Bey’in konu hakkındaki kendisini haklı gören görüşüne yer verilmiştir. 28
Arşiv belgelerinden anlaşıldığına göre, Londra’da bir süre işsiz kalan Ahmed Rüstem Bey’in 1903 yılında Londra’dan ayrılarak gemiyle 3 Mart 1903’te vapurla geldiği Malta’da Ahmed Rüstem Bey’in kaldığı süre içerisinde nerede konakladığı, ne yaptığı, kimlerle görüştüğü Malta
Başşehbenderi tarafından rapor edilmiştir.30
Vesikalardan anlaşıldığına göre bu dönemde Ahmed Rüstem Bey sıkı takibat altında tutulmuştur.33
6 yıl süreyle Hariciye mesleğinden uzak kalan Ahmed Rüstem Bey, bu süre içerisinde Mısır’da (Kahire’de) gazetecilik yaparak geçimini idame ettirmiştir. 34
* Hariciye Nezareti Tarafından Rüstem Bey’e Verilen İlgi Çekici Görev
Rüstem Bey, 25 Ağustos 1909 yılında atandığı Washington
Maslahatgüzarlığı görevini de fazla devam ettirememiştir. Yaklaşık olarak 8,5 ay sonra, 16 Mayıs 1910 yılında İstanbul’a çağrılmış ve kendisi açısından oldukça ilginç sayılabilecek bir görev verilmiştir. Rüstem Bey’e verilen görev, Hariciye’de yeni vuku bulmuş bir yolsuzluk olayının soruşturmacılığını yapmasıdır. 27 Eylül 1910 tarihli mektubunda Sefaret Konseyi’nin bu görevi Rüstem Bey’e verdiğini bildirmiştir. Paris Başkonsolosu Lütfi Bey ile ilgili olan bu yolsuzluk soruşturmasında Rüstem Bey, konuyla ilgili geniş bir rapor hazırlamıştır. Rüstem Bey’in soruşturma raporunu esas alarak kararını vermesini istemesi, bir taraftan Ahmed Rüstem Bey için bir anlamda iade-i itibar olduğu gibi diğer taraftan da Rüstem Bey’in Hariciye çevresinde bırakmış olduğu adil ve dürüst kişiliğini göstermesi bakımından önemlidir. 36
1911 yılında Büyükelçi sıfatıyla Çetine’ye (Karadağ’a) tayin olmuştur. 37
Balkan Harbi sırasında İstanbul’a çağrılan Ahmed Rüstem Bey, harbin sonunda büyükelçi olarak bu defa Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmiştir.
* Ahmed Rüstem Bey’in Washington Büyükelçiliği ve Amerikan Yönetimi Tarafından “İstenmeyen Adam” İlân Edilişi
18 Mayıs 1914’te39 Washington’a büyükelçi olarak Osmanlı Devleti tarafından atanan Ahmed Rüstem Bey, aslında Amerikan Hariciyesi için yeni bir şahsiyet değildir. Kendisi daha önce Washington’da ikinci kâtip, maslahatgüzar ve konsolos olarak muhtelif tarihlerde görevde bulunmuştur.
Bu yüzden Amerikan yönetimi tarafından Rüstem Bey’in büyükelçi olarak atanmasında herhangi bir diplomatik sıkıntı yaşanmamıştır. 40
Rüstem Bey’in Washington’da göreve başladığı dönemde ABD Başkanı, Woodrow Wilson’dır.
Rüstem Bey’in Washington Büyükelçiliği görevine başladığı dönem Osmanlı Devleti için, Balkan Harbi’nin hemen sonrasında yeni ve büyük bir savaşın başlangıcı olduğu gibi, imparatorluğun da son yıllarını yaşadığı sıkıntılı bir süreçtir.
1878 Berlin Kongresi’nden sonra Osmanlı Devleti içerisinde siyasallaşmaya başlayan Ermeniler, bir taraftan Osmanlı Devleti içerisinde isyan ve tedhiş hareketlerinde bulunurken diğer taraftan da çeşitli Batı ülkelerinde Osmanlı Devleti aleyhine yoğun bir şekilde karalama kampanyaları düzenlemekteydiler.
Ermenilerin Osmanlı Devleti aleyhine karalama kampanyası düzenledikleri yerlerin başında ise ABD gelmekteydi.41 ABD’de Rumlarla birlikte hareket eden Ermeniler, Amerikan kamuoyunda Türkiye aleyhine çalışmalar yürütürken Amerikan yönetimi, bu duruma seyirci kalmıştır.
ABD’deki gazetelerde Türkler ve Osmanlı Devleti ile ilgili çıkan yazılarda, Türkler ve Osmanlı Devleti aleyhine hakarete varan sözler sarf edilirken, masum Ermenilerin barbar Türkler tarafından katledildiği yalanları Amerikan gazetelerinde yer alıyordu. Washington’da büyükelçilik görevi sırasında karşı karşıya kaldığı bu durum Rüstem Bey’i sarsmıştır. Daha önce Balkan Harbi’nden Osmanlı Devleti’nin yenik çıkması üzerine, Amerikan gazeteleri, Osmanlı Devleti ile alay etmişlerdi.42 Rüstem Bey, ABD’deki büyükelçiliği döneminin daha başlarında ciddi sorunlarla baş başa kalmıştı.
Bunlardan ilki Osmanlı yönetiminin İngiltere’ye parasını ödeyerek satın aldığı halde ‘Sultan Osman’ ve ‘Reşadiye’ adlı iki savaş gemisinin Türkiye’ye teslim edilmemesinin yanı sıra ABD’nin ‘Idaho’ ve ‘Missisipi’ adlarındaki iki zırhlıyı Yunanistan’a satma kararıydı. Rüstem Bey, Türkiye ile Yunanistan arasındaki güç dengesini etkileyecek olan bu zırhlıların Yunanistan’a satışını engellemek maksadı ile ABD Başkanı Wilson ile görüşmüşse de bir netice alamamıştır.
ABD Senato’sunun kararı ile bu savaş gemileri Yunanistan’a satılmıştır.
Rüstem Bey, durumu Sadrazam Said Halim Paşa’ya bildirmiş, Yunanlıların 20 yıldan beri ABD’de Türkiye aleyhtarı propaganda faaliyetleri yürüttükleri ve buna karşı da propaganda ile cevap vermek gerektiği, bunun için de kendisinin devamlı surette gazetelere demeçler verdiğini ve makaleler yazarak yayımlattığını bildirmiştir. 43
Rüstem Bey’in büyükelçiliğinin daha başlarında karşılaştığı sorunlardan birisi de Ermeni konusuydu. ABD’de Birinci Dünya Savaşı sırasında da Ermenilerin kullanılarak Osmanlı üzerine yoğun karalama kampanyası yürütüldüğünü gören Ahmed Rüstem Bey, diplomatik kaideleri bir tarafa bırakarak bu hareketleri protesto amacıyla 8 Eylül 1914’te ‘Evening Star’ gazetesine zehir zemberek bir beyanat vermiştir. 44
Beyanatında Rüstem Bey, İngiltere ve Fransa’nın Türkiye’ye karşı kamuoyu oluşturarak ABD’yi tahrik ettiklerini, Türk limanlarına Amerikan savaş gemileri göndermesini ABD’den talep etmek bahanesiyle gerçeklere tam ehemmiyet vermeyerek geleceğin korkunç bir resmini yaptıklarını belirttikten sonra, yüzyıllardır Osmanlı vatandaşı olarak barış ve huzur içerisinde yaşayan Ermenilerin İngiltere, Rusya ve Fransa gibi devletlerce desteklenerek isyanlar çıkardıklarını ve savaş sırasında Osmanlı Devleti’ni zayıflatmak için Ermenilerin Osmanlı Devleti’nin savaştığı ülkelerle işbirliği içerisine girdiklerini, dolayısıyla bu konuda Osmanlı yönetiminin haklı olduğunu belirttikten sonra beyanatına şöyle devam etmiştir:
“…masum bir ırka karşı dünya’nın gözü önüne sadece bir değil 20 program seren Rusya; memleketin özgürlüğü için dövüşen Cezayirlileri mağaralara doldurup dumanla öldüren, sonra da büyük eserleri ‘Commune’ yüzünden sevinç duyan Fransa; (Hint isyanındaki asileri) cezalandırmak için hepsini kurşunlayan İngiltere, aynı tahrikler karşısında olsaydı ne yapardı?” 45
Ahmed Rüstem Bey beyanatında ABD’ye de ağır eleştirilerde bulunmuştur. Rüstem Bey ABD ile ilgili olarak da şunları söylemiştir:
“Birçok gazetelerin bu işte İngiltere ve Fransa’nın tarafını tutmasından beri, kendimi, şunu söylemeğe yetkili buluyorum ki, Amerika Birleşik Devletleri’nde her gün vuku bulan linçleme düşüncesi ve Filipinlerdeki Wate Cure denilen işkence hatıraları Türkiye’ye hücumda onu itiyatlı yapmalı idi. Çünkü İtalya’nın iktisadi rekabeti veyahut Filipinler’in katledilmesi ve hatta zencilerin tecavüzü ile mukayese edilirse, onun tahrik neticesinde yaptığı vahşilik hiç kalır. Hakikatte hiç vuku bulmayan bir şeyi sadece münakaşanın hatırı için olduğunu farz edelim. Zencilerin, Amerika Birleşik Devletleri’nin istilasını kolaylaştırmak için Japonlarla gizli anlaşmalarla birleştiği keşfolunsa, onlardan kaç tanesi bu hikâyeyi anlatmak için hayatta bırakılacaktı?...” 46
Ahmed Rüstem Bey, verdiği beyanatında, asırlar boyunca Osmanlı Devleti’nde yaşamlarını özgürce sürdüren Ermenilerin, Osmanlı’ya ihanet ettiklerini, Rusya, Fransa ve İngiltere gibi devletlerin desteğini gören Ermenilerin şımardıklarını ve müstakil bir Ermenistan kurma hevesine kapıldıklarını, yoğun olarak II. Abdülhamit döneminden beri İmparatorluğun muhtelif yerlerinde isyanlar çıkardıklarını, Ermenilerin kendilerinin isyanlar sırasında masum insanları katlettikleri halde propagandaları sayesinde Batı dünyası nezdinde masum insanlar oldukları görüntüsünü sergilediklerini vurgulamıştır. Rüstem Bey, ABD’de yaşayan zencilerin ABD’nin düşmanları ile işbirliği yaparak Amerika’yı içeriden yıkmaya teşebbüs etmeleri halinde Amerikan yönetimi tarafından bunların cezasızbırakılmayacağını ifade ettikten sonra, Osmanlı Devleti’nin de haklı olarak üke içerisinde isyan çıkaran Ermeni tedhişçilere karşı bir takım ulusal güvenlik tedbirleri aldığının gerekçesini ortaya koymuştur. Vaziyet bundan ibaret olmasına rağmen, Ermenilerin masum gösterilmesinin, kabul edilebilir bir tarafı olamazdı. Bütün bunlara rağmen Ermeniler Batı kamuoyunda masum bir ırk olarak gösterilmekteydi. Rüstem Bey, ABD’de zencilere karşı yapılmış olan vahşeti ve yine ABD’nin Filipinler’deki ‘Water Cure’ 47 işkencelerini ortaya koymuş ve bunu Türkiye’deki Ermeni olaylarıyla karşılaştırmıştır. Rüstem Bey ayrıca, Fransa ve İngiltere’nin ABD’yi savaşa sokmak için bir tuzak hazırladığını ve ABD’nin böylesi bir tuzağa düşmemesi için Amerikan yönetimine tavsiyede de bulunuyordu. Ancak, Rüstem Bey’in bu beyanatı hem ABD Başkanı Woodrow Wilson’ı hem de Amerikan devlet adamlarını kızdırmıştı. Özellikle Amerikalıların zencilere yaptığı zulüm ve katliamları, ayrıca ‘Water Cure’ işkencesini dillendirerek tenkit etmesi, Amerikalı yöneticiler tarafından, Amerikan içişlerine müdahale olarak algılanmıştır. Rüstem Bey’in beyanatına sinirlenen başta Wilson olmak üzere Amerikan yönetimi, Türkiye ile ilişkilerin kesilmesi için söz konusu beyanatı yeterli sebep saymışlardır. Bu süreçte Amerikan Hariciye vekili Bryan ve Robert Lansing devreye girerek ABD Başkanı Wilson’ı yatıştırmaya çalışmışlardır. Öyle ki, bu dönemde ABD’nin Türkiye ile ilişkilerini kesmesinin faturası ABD açısından iyi sonuçlar doğurmayacaktı. Çünkü Amerikalıların Anadolu’da 1820’lerden beri faaliyet gösteren misyonerleri ve özellikle Ermenileri eğittikleri çok sayıda okulları ve ticari alanda çıkarları bulunmaktaydı. 48
Rüstem Bey’in beyanatından sonra Wilson, Hariciye vekiline 10 Eylül 1914’te şu mektubu göndermiştir:
“Sayın Hariciye vekili, dün gönderdiğiniz mühim şeyleri aldım. Karar vermeden evvel düşünmem için kendime biraz müsaade verdim. Sadece bir tanesi var ki, benim için çok aşikâr. Türk elçisi tamamıyla tahditleri aştı.
Raporda ileri sürdükleri onun önüne serilirse ve raporun doğru olup olmadığını söylemesi kendisinden istenirse iyi olacağı kanaatindeyim. Eğer doğru değilse lûtfedip onun söylediklerini bize bildirin. Kati olarak onun söylediğinin ne olduğunu ondan öğrendikten sonra, matlup bir kimse gibi onu daha uzun müddet ağırlayıp ağırlayamayacağımızı düşünürüz.”49
Wilson’ın mektubundan sonra Amerikan Hariciye vekili Rüstem Bey ile vermiş olduğu beyanat hakkında bir görüşme yapmıştır. Görüşmeden hemen sonra Rüstem Bey, gazeteye vermiş olduğu beyanatı ile ilgili Amerikan Hariciyesi’ne göndermek üzere 12 Eylül 1914 tarihli, muhtıra nitelikli, yeni bir yazı kaleme almıştır. Amerikan Hariciyesi’ne gönderdiği muhtıra nitelikli yazısında Ahmed Rüstem Bey, daha önceki beyanatıyla ilgili geri adım atmadığı gibi söylemlerinin doğruluğunu kanıtlar ifadeler kullanmıştır. Yeni yazısında, Türkiye’nin yıllardır çok kötü bir lisanla, küfür derecesinde Amerikan basınının sistematik hücumlarına maruz kaldığını, basının bu davranışı yüzünden Amerikan kamuoyunun Türkiye aleyhine zehirlendiğini belirtmiştir. Balkan Harbi’nin hemen sonrasında da hemen her Amerikan gazetesinin Türkiye aleyhine insafsız bir tarzda alay ve tahkirlerle yazılar neşretmekten geri durmadıklarını, bütün bunların ise Amerikan kamuoyunda Türk düşmanlığını perçinleştirdiğini ve yıllardan beri durmaksızın devam eden bu durum karşısında Türk milletinin bir üyesi olarak yapmış olduğu Türk elçiliği görevinin bütün bu suçlamalara karşılık vermekten ibaret olduğunu ve harekete geçmekten başka bir çaresinin olmadığını ifade etmiştir.
Rüstem Bey, Amerikan Hariciye vekiline gönderdiği muhtıra nitelikli yazısına şöyle devam etmiştir:
“Bu durumda Amerika Birleşik Devletleri’ne hücum ettiğimi ve hattâ onu tenkit ettiğimi söylemek pek doğru olmaz. Benim Amerikan hücumlarına karşı memleketimi koruduğum aşikârdır. Eğer benim müdafaa tarzım Amerika Birleşik Devletleri’nde muaheze edilecek bir takım hususlar olduğunu göstermek ve bunları belirtmek şeklinde tezahür etmişse, bu, benim bu memleket basınının mevcut kusurlarını karşılayacak fevkalâde meziyetleri bulunan Türk halkı hakkında daha insaflı bir görüş sahibi olmağa ikna etmenin tek yolu olduğuna inandığımdandır.
Diplomatik kaideleri ihlâl etmiş olabilirim fakat durum öyle idi ki, alışılmış yollardan ayrılmış olmanın sadece mazur görülebilecek bir olay değil fakat resmiyetten ayrılmağı kılan meşru bir durum olduğuna şiddetle inanıyorum.
Ben Türkiye’ye, Amerika Birleşik Devletleri’ne ve nihayet insanlığa karşı manevî vazifelerimi tamamıyla yapmış olduğuma vicdanen müsterihim.” 50
Rüstem Bey’in bu muhtırası, ABD Başkanı Wilson’ı çileden çıkartmıştır. Bu yüzden Wilson, Ahmed Rüstem Bey’in derhal ABD’yi terk etmesini istemiştir. Durumu -kendisi de kızmış olan- Robert Lansing 14 Eylül 1914 tarihli mektubu ile resmiyete dökerek, Ahmed Rüstem Bey’in “istenmeyen adam” olduğunu ilan etmiştir. Türkiye’deki Amerikan çıkarlarını göz ardı etmenin doğru olmayacağına inandığından olsa gerek ki, Hariciye vekili Bryan’ın tavsiyesine uyularak Washington’ın Türkiye Büyükelçisi Ahmed Rüstem Bey’e 19 Eylül 1914’te, pişmanlık duyduğunu özür dilediği takdirde yaşanan tatsız hadiselerin unutulacağı ifade edilmiş 51 ve bu tatsız hadiseden önce mevcut olan dostane ve candan münasebetlerin yeniden başlayacağını ve bunu bizzat Başkan Wilson’ın istediğini belirten mektup gönderilmiştir. 52
Amerikan yönetimi tarafından bu mektuptan sonra başta Wilson olmak üzere Amerikan yönetimindeki hemen herkes Rüstem Bey’in yumuşama gösterip özür dileyerek ABD’deki görevine devam edeceğini zannetmişlerdir. Oysa sonuç onlar için oldukça şaşırtıcı olmuştur. 20 Eylül 1914 tarihli cevabi mektubunda Ahmed Rüstem Bey, Başkan Wilson’ın görüşlerine katılmadığını, dolayısıyla özür dilemeyeceğini ve 15 gün içerisinde 53 ABD’den ayrılacağını bildirmiştir.54 Rüstem Bey’in bu tavrı karşısında Amerikan yönetimi hayretler içerisinde kalmıştır.
Nitekim, Sait Halim Paşa’ya çektiği telgrafla durumu arz eden Rüstem Bey, 25 Ekim’de İstanbul’da olacağını ve kendisi gelmeden hiçbir diplomatik girişimde bulunulmamasını rica ettiği gibi eğer 25 Ekim’e kadar İstanbul’a gelmezse akıbetinin araştırılmasını istemiştir. Neticede Ahmed Rüstem Bey, İtalya üzerinden İstanbul’a sağ salim dönmüştür. 55
Dr. Şenol KANTARCI Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi S 42, Kasım 2008, s. 247-285
1 Sabah Gazetesi, 3 Ekim 1999.
2 Ahmed Rüstem Bey, Cihan Harbi ve Türk-Ermeni Meselesi (Orijinal Adı: La Guerre Mondıale La Question Turco-Arménıenne (1918)), Çev. Cengiz Aydın, İstanbul, 2001, s.11.
3 BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 79,1320.Z.25.
4 Hikmet Denizli, Sivas Kongresi Delegeleri ve Heyet-i Temsiliye Üyeleri, Ankara, 1996, s.89.
5 Mine Erol, Osmanlı İmparatorluğu’nun Amerika Büyükelçisi Rüstem ey, Ankara, 1973, s.7; İnönü Ansiklopedisi, C. 1., Ankara, 1946, s. 269.
6 Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, C. 1., s.218.
7 BOA, Y.A.HUS., Dosya No: 164, Gömlek No: 29, 27.4.1297; BOA, Y.A.HUS., Dosya No: 170, Gömlek No: 30, 28.6.1299; BOA, Y.A.HUS., Dosya No: 173, Gömlek No: 45, 6.6.1300; BOA, Y.A.HUS., Dosya No: 175, Gömlek No: 1, 2.1.1301; BOA, Y.A.HUS., Dosya No: 183, Gömlek No: 17, 9.12.1302.
8 BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 79,1320.Z.25. (Ahmed Rüstem Bey’in sicilinde doğum tarihi ‘Binikiyüzaltmışüç senesi Cumâde’l-ûlâsının ikisinde Midilli ceziresinde tevellüd etmiştir’ şeklinde yazılmıştır. Ancak bunun doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Zira, Alfred Rüstem’in babası Nihâd Paşa’nın sicil dosyası incelendiğinde Rüstem Bey’in Midilli’de 1862’de doğmuş olduğu kanaati güçlenmektedir.) BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 79,1320.Z.25.
9 Erol, …Rüstem Bey, s.7.
10 BOA, İRADE, Dosya No: Mabeyn, Gömlek No: 22, 22.C.1332; BOA, İRADE, Dosya No: Mabeyn, Gömlek No: 26, 25.C.1332; BOA, Meclis-i Vükela Mazbatası, Dosya No: 207, Gömlek No: 29, 1335.Ca.20. Bazı belgelerde ise, “Alfred Bey” olarak geçmektedir: BOA, Y.A.HUS, Dosya No: 263, Gömlek No: 97, 25.1.1310; BOA, Y.A.RES, Dosya No: 110, Gömlek No: 62, 1318.9.12; BOA, Y.PRK.A, Dosya No: 7, Gömlek No: 91, 1310.M.24. Roma Sefareti Katipliğine tayini ile ilgili bir belgede de doğrudan “Alfred Bielinski “ismi kullanıldığı görülmüştür: BOA, Y.PRK.EŞA, Dosya No: 17, Gömlek No: 61, 1310.Za.13.
11 BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 79,1320.Z.25; Dışişleri Bakanlığı Arşivi (Tasnif edilmemiş).
12 BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 79,1320.Z.25; Dışişleri Bakanlığı Arşivi (Tasnif edilmemiş).
13 BOA, İ.MTZ (04), Dosya No: 28, Gömlek No: 1805, 1303. S.25; BOA, İ. HR, Dosya No: 302, Gömlek No: 19140, 1303.S.25; Dışişleri Bakanlığı Arşivi (Tasnif edilmemiş).
14 BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 79,1320.Z.25; Dışişleri Bakanlığı Arşivi (Tasnif edilmemiş).
15 BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 79,1320.Z.25; Dışişleri BakanlığıArşivi (Tasnif edilmemiş).
16 BOA, Y.PRK.EŞA.,Dosya No:17, Gömlek No:61, 1310.Za.13. Hariciye Nezareti tarafından 29 Mayıs 1893’te gönderilen tahrirat ile Londra Büyükelçisi Rüstem Paşa’dan Londra Sefareti katipliğine tayin olunan Alfred Bey’e gerekli kolaylığın gösterilmesi konusunda ricada bulunulmuştur.
(BOA, Y.PRK.EŞA.,Dosya No:17, Gömlek No:61, 1310.Za.13.).
17 BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 79,1320.Z.25; Dışişleri Bakanlığı Arşivi (Tasnif edilmemiş).
18 BOA, İ. TAL, Dosya No: 120, Gömlek No: 1315/R-263, 1315.R.4;
19 BOA, İ.TAL, Dosya No: 461, Gömlek No: 1327/C-04, 1327.C.8. Dışişleri BakanlığıArşivi (Tasnif edilmemiş).
20 BOA, İ. TAL, Dosya No: 119, Gömlek No: 1315/R-74, 1315.R.4; BOA, İ. HR, Dosya No: 361, Gömlek No: 1316/Ş-18, 1316.Ş.28.
21 BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 79,1320.Z.25; BOA, İ.HUS, Dosya No: 54, Gömlek No: 1315.M/72, 1315.M.30.
22 BOA, Y.PRK. HR, Dosya No: 32, Gömlek No: 77, 1320.Z.25.
23 BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 77,1320.Z.25.
24 BOA, Y.PRK.EŞA, Dosya No: 33, Gömlek No: 96, 1317.Ca.17.
25 Erol, …Rüstem Bey, s.10; BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 77,1320.Z.25.
26 Erol, …Rüstem Bey, s.10.
27 Erol, …Rüstem Bey, s.8-9-10.
28 The New York Times, 24 Nisan 1901.
29 BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 74,1320.Z.25.
30 Erol, …Rüstem Bey, s. 12. (BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 76,1320.Z.25.).
31 BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 74,1320.Z.25.
32 BOA, Y.PRK.HR, Dosya No: 32, Gömlek No: 76, 1310.Z.12.
33 BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 69,1320.Z.25.
34 Büyük Larousse, C. 1., s.218.
35 Erol, …Rüstem Bey, s. 13-14.
36 Erol, …Rüstem Bey, s.14.
37 BOA, İ.HR, Dosya No: 427, Gömlek No: 1329/Z-06, 1329.Z.21; Erol, …Rüstem Bey, s.14-15.
38 BOA, HR.SYS, Dosya No:150, Gömlek No: 2210, 1912.1.30.
39 BOA, İ.MBH, Dosya No: 15, Gömlek No: 1332/C-022, 1332.C.22; BOA, İ.MBH, Dosya No: 15, Gömlek No:1332/C-26, 1332.C.25. (Ziya Paşa görevden alınarak yerine Rüstem Bey ‘Washington Büyükelçisi’ olarak tayin edilmiştir.).
40 Erol, …Rüstem Bey, s. 16-17.
41 Şenol Kantarcı, Amerika Birleşik Devletleri’nde Ermeniler ve Ermeni Lobisi, İstanbul, 2004. 42 Erol, …Rüstem Bey, s. 18-21
43 Süleyman Beyoğlu, “Milli Mücadelenin Az Bilinen Bir Siması: Ahmet Rüstem Bey (Alfred Bilinski 1862-1935), VI. Uluslararası Atatürk Kongresi (Kasım -2007). Bu makaleyi yayına hazırladığım sırada değerli hocam Prof. Dr. Süleyman Beyoğlu bilim adamı sorumluluğuyla büyük bir incelik göstererek Kongre’de sunuş olduğu ve henüz yayımlanmamış olan tebliğini bana göndermiştir. Sayın Prof. Dr. Beyoğlu’nun bu duyarlılığının dikkate şayan olduğunu ifade ederek kendisine teşekkür ediyorum. (Tebliğ yayınlanmadığından sayfa numarası verilmemiştir.)
44 Erol, …Rüstem Bey, s. 21.
45 Erol, …Rüstem Bey, s. 21.
46 Erol, …Rüstem Bey, s. 22.
47 The New York Times, 25 Eylül 1914.
48 Erol, …Rüstem Bey, s. 24-25.
49 Erol, …Rüstem Bey, s. 26.
50 Erol, …Rüstem Bey, s. 29-30.
51 The New York Times, 25 Eylül 1914.
52 Erol, …Rüstem Bey, s. 36-37.
53 Erol, …Rüstem Bey, s. 38.
54 The New York Times, 25 Eylül 1914.
55 Erol, …Rüstem Bey, s. 38-43.
No comments:
Post a Comment