Kadıköy’ün değil Türkiye’nin en eski salonuydu | Burçak Evren LINK|SOURCE
31 Mart 2020
Kapanan kaç sinema salonun ardından yazdım, bilemiyorum… Belki de bu yazı, üzerine yazdıklarımın sonuncusu… Çünkü, bundan başka üzerine yazı yazılacak tarihi sinema kalmadı koskoca Türkiye’de…
Herhalde, yalnızca Kadıköy’ün değil, Türkiye’nin en eski salonlarından biri olan ve geçtiğimiz günlerde, sahibi ile işletmecisi arasındaki bir anlaşmazlık sonucu kapanma kararı alan Rexx sinemasından söz ettiğim anlaşılmıştır.
1873 yılından günümüze; Phebüs, Apollan, Hale ve sonrasında Reks, Rexx adlarını alan bu salonun kısa bir tarihini yazmak bile sayfalar alır. Buna bir de anılar eklenince sanırım kitap olur…
Garip bir paradoks… Bir yandan tarihi sinemaların kapılarına bir bir kilit vururken, öte yandan, içine bizden, geçmişten, sinemamızdan hiçbir şey koyamayacağımız sinema müzelerini açmaya çalışıyoruz.. Hem de, alay edercesine, kapılarına kilit vurduğumuz salonların üzerine… Örnek mi? İşte Emek, İşte Atlas… İşte Saray…v.s…
Çocukluğumun ve ilk gençliğimin, otuz kuruşa, 32 tekmili birden kovboy filmlerini izlediğim bu sinemanın, her Kadıköylü gibi (belki biraz daha fazla) benim üzerimde de bir hatırı var. Bu sinema bana yalnızca; ufak bir ücret karşılığında, çocuksu yılların düşlerle kuşatılmış sayısız sevincini yaşatmakla kalmadı, dahası dünyanın en güzel mesleklerinden biri olan, sinema yazarlığı yolundaki serüvenimin de başlangıcını oluşturdu. Bu yüzdendir bu salona olan tutkunluğum…
Ne yazık ki duygusallık yitip giden bu salonları geri getirmeye yetmiyor… Biz yine bu salonla bu coğrafyadaki “düş şatolarının” tarihine bir not –hem de son bir not- daha düşelim.
Kadıköy’ün en eski tiyatro ve sinemalarından biri olan Apollon; Caferağa Mahallesi Sakızgülü Caddesi, 20-22 numarada, Kadıköy’deki iki Rum kilisesinin vakfı olarak, Rum Cemaati tarafından, banker Zanni Stefanos Skiliçtçis’in bu vakfa bağışladığı arsa üzerinde, o dönemler için oldukça yüksek bir meblağ olan 850 Osmanlı altını harcanarak, 1873 yılında yapılır. Bina, uzun bir süre tiyatro olarak kullanılır, 1915’de elden geçirilip yenilenerek, tiyatro gösterilerinin yanısıra film gösterilerine de yer vermeye başlar. İlk önceleri Febüs adını taşıyan yapı, 1915’de Apollon, yine aynı yıl içinde Şark, 1922’de Hale, 1960’da yıkılıp yerine yeni bir yapıldıktan sonra da Reks (1961)[1] ve Rexx (1996) adlarını alır. Binanın adı sigorta poliçelerinde Theatre D’Hiver –Kışlık Tiyatro, Rum kaynaklarında ise Theatron Halkidonas -Kadıköy Tiyatrosu olarak da geçer. Rum kilisesinin sahip olduğu tiyatro-sinemanın işletmeciliğini uzun yıllar Siroçkin, Hale adını aldığında ise Sami İpekçi- Vasil Anas, sonrasında ise Anastas Anas ve Yorgadan Anas üstlenirler. 1923 yılında Apollon Tiyatrosu’nu; Sultan Abdülaziz dönemi sadrazamlarından Ahmet Esat Paşa’nın oğlu, resimden edebiyata, tiyatrodan sinemaya, şehircilikten mimariye dek her bir alanda ürün vermiş çok yönlü sanat adamı olan Celal Esat (Arseven) Bey ve iki arkadaşı kiralar ve adını Hale olarak değiştirir.
Apollon Tiyatrosu, ilk Müslüman Türk kadının sahneye çıktığı yer olması açısından tiyatro tarihimizde önemli bir yer alır. Bu ilke imza atan sanatçı ise Afife Jale’dir.
Afife Jale’nin tiyatrodaki yazgısı, 1920 yılında Hüseyin Suat Bey’in Yamalar adlı oyunun Apollon Tiyatrosu’nda sahnelenmesiyle bir anda değişir. Oyundaki Emel rolü için, daha önce bu rolü oynayan Eliza Binemeciyan hanım düşünülür. Binemeciyan hanım o sıralarda Darülbedayi’den ayrılmış olduğu için, bu rolün, onun yerine, kurum içindeki bir başka kadın oyuncuya verilmesi uygun görülür, ama nevar ki bu kez de kurum içinde bu role uygun bir kimse bulunamaz. Kurum dışında oyuncu arayışları sonucunda, daha önce kurumda çalışmış olan Afife hanım akla gelir ve çağrılır. Afife hanım bir süre oyunun provalarına katıldıktan sonra, al elbise, beyaz çorap, beyaz iskarpin giyip, başına bir de beyaz kordela takarak Emel rolünde, Müslüman Türk kadını olarak ilk kez Apollon Tiyatrosu’nun sahnesinde seyirci karşısına çıkar. Sonrası ise sahneden akıl hastanesine dek uzanan, bilinen hüzün ve acı verici şeyler… Kısacası böyledir; dünün Hale, bugünün Rexx, yarının anılarını süsleyecek salonun çok, ama çok kısa hikayesi…

Bina içindeki döner merdiven, özel olarak Mimar Maruf Bey tarafından kenarları hiçbir yere oturmayacak şekilde boşta bırakılarak inşa edilmiştir. 2010 yılında kaybettiğimiz Maruf Bey, en alt ve en üst basamakları alt ve üst döşemelere bağlamış, alt fuayede döner bir merdivenin görülmesini amaçlamıştır. Hatta böyle bir merdivenin ayakta duramayacağını iddia edenlere karşı, her basamağa çimento torbaları koyarak deneme bile yapmıştır. Merdivenin arkasındaki duvar ise iki katta da saydam bırakılmıştır. Böylece mimar, aydınlık merdivenkovası içinden dönerek çıkan merdiveni bir heykel gibi göstermek istemiştir.
Sinemanın 20. yüzyılın başlarından itibaren insanların hayatının vazgeçilmez bir parçası hâline gelmesiyle Apollon Tiyatrosu’nda sinema filmleri de gösterilmeye başlandı. Rus Yahudisi Siroçkin tarafından işletildiği dönemde ‘Şark’ adıyla anılmaya başlandı. 1922 yılında ismi değiştirilerek ‘Hâle Sineması’ oldu. 1960 yılında büyük ölçüde yıkılan binanın yerine bir yıl sonra, hem ismi hem de mimarisi tamamen değiştirilerek yeni bir sinema salonu inşa edildi. Bugünkü Reks Sineması bu geleneğin devamıdır.
Bina, Apollon Tiyatrosu olarak kullanıldığı dönemde Türkiye tiyatro tarihine geçen önemli bir olaya sahne oldu. Osmanlı döneminde Müslüman kadınların sahneye çıkması mümkün değildi. Oyunlar genellikle Rum, Yahudi ve Ermeni kadınlar tarafından sahnelenirdi. Kadınlara yaşamın her alanında yasakların uygulanmaya devam ettiği 1920’li yıllarda, Afife isimli bir Türk kızı Darülbedayi’ye katılmaya karar verdi. Toplumun tepkisine rağmen sanatını icra etmekten geri durmadı.
Bir gün, ünlü tiyatro oyuncusu Eliza Binemeciyan’ ın Paris’e gitmesi nedeniyle ‘Yamalar’ isimli oyunda bir yer açıldı. Eliza’nın yerini doldurması için Afife davet edildi. Daveti severek kabul eden Afife, Jale takma ismiyle sahneye çıktı. Gösterdiği performans ile izleyicilerin takdirini topladı. Bu olağanüstü başarı sonrasında hemen ertesi hafta ‘Tatlı Sır’ piyesinde oynaması önerildi. Temsil günü geldiğinde Apollon Sahnesi tıklım tıklım doluydu ve Afife muhteşem performansıyla izleyenleri kendisine hayran bıraktı. Oyuna ara verildiğinde izleyiciler sabırsızlıkla ikinci bölümü beklemeye başladı fakat Afife bir türlü sahneye çıkamadı. Sonrasında öğrenildi ki polisler kulisin etrafını çevirmişti. Afife’yi eğer ikinci perdeye çıkarsa tutuklamakla tehdit ediyorlardı. O gün ilki yaşanan bu tehditler her sahneye çıktığı gün tekrarlandı. Polis, oyunların oynanacağı günlerde tiyatro binasını düzenli olarak basmaya başladı. Tüm bu engellemeler ve tehditlere rağmen Afife, gerek Knar Hanım’ı (Sıvacıyan) gerekse Siroçkin’in yardımlarıyla her seferinde bir yolunu bulup polisleri alt etmeyi başardı. Bazen sahne altındaki yoldan, bazen de makine dairesinden kaçarak polisleri atlatan Afife Jale’nin hikâyesi, din ve milliyet ayrımlarının arka planda kaldığı kadın dayanışmasının güzel bir örneğidir.
Bengi Işıl Göktürk, "Kadıköy Yazıları I: Rexx Sineması (Bir Sanatçının Dramı)", http://aroundtheworldwithbengi.blogspot.com/, 25.10.2011 http://aroundtheworldwithbengi.blogspot.com/2011/10/sinemaseverlerde-bir-kprdanma-baslar.html
Cins Adımlar, Afife Jale Apollon Tiyatrosu,
http://cinsadimlar.org/afife-jale-apollon-tiyatrosu/Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, V. Cilt, 1994
Gökhan Önce, Kendine Özgü Bir Semt: Moda, Kadıköy Belediyesi, 1998
MORE CINEMAS NOTE: Kadıköy’de Kısıklı-Çiftlik, Koşuyolu-Koru, Çamlıca-İnci, Acıbadem-Cengiz, Acıbadem-Saray, İkbaliye-İkbaliye, Söğütlüçeşme-Uğur, Fikirtepe-Murat, Bahariye-Opera, Bahariye-Süreyya, Moda-Modapak, Kadıköy-Yoğurtçupark, Kurbağalıdere-İstasyon, Kurbağalıdere-Stad, Kızıltoprak-İkizler, Kızıltoprak-Toraman, Kalamış-Sahil, Feneryolu-Site, Göztepe-And, Göztepe-Renk, Caddebostan-Budak, Caddebostan-Ozan, Caddebostan-Serdar, Erenköy-Çamlık, Erenköy-Özen, Şaşkınbakkal-Çiçek, Şaşkınbakkal-Kulüp (Paris), Suadiye-Can, Bostancı-Bostancı yazlık sinemaları vardı.. Hepsinde filmden önce kesinlikle bir çizgi film oynar, ama Moda-Modapak, Kalamış-Sahil, Caddebostan-Budak gibi bazılarında filmden önce canlı müzik dinlenilirdi.
Mimar Melih Koray’ın binalarıyla dikkat çeken Bağdat
Caddesini insanlar volta atmak için tercih etmeye başlamışlardı. Bağdat
Caddesi keşfedilmişti. Diğer yandan çay bahçeleri de kullanılmaya başlanmıştı.
Moda, Kalamış, Fenerbahçe, Caddebostan, Bostancıda daha çok deniz kıyılarında
idiler.
Kuşdili Caddesinde Efes ve Feza sinemaları açıldı. Yeldeğirmeni Özen Sineması da faaliyetine devam ediyordu. Bahariyede 318 kişilik Kadıköy Sineması açıldı.
Orhan Türker, Halkidona'dan Kadıköy'e - Körler Ülkesinin Hikâyesi, Sel Yayıncılık, 2008

No comments:
Post a Comment