June 18, 2004

Hangi Antranik

General Andranik c. 1920 Andranik Ozanian, commonly known as Andranik (Armenian: Անդրանիկ; b. Shabin-Karahisar, Ottoman Empire - 25 February 1865 – d. Richardson Springs, California, U.S. 31 August 1927) was an Armenian military commander and statesman, the best known fedayi  and a key figure of the Armenian national liberation movement.  He became active in an armed struggle against the Ottoman government and Kurdish irregulars in the late 1880s. He joined the Armenian Revolutionary Federation (Dashnaktustyun) party and, along with other fedayi (militias), sought to defend the Armenian peasantry living in their ancestral homeland, an area known as Turkish (or Western) Armenia—at the time part of the Ottoman Empire. His revolutionary activities ceased and he left the Ottoman Empire after the unsuccessful uprising in Sasun in 1904. In 1907, Andranik left Dashnaktustyun because he disapproved of its cooperation with the Young Turks, a party which years later perpetrated the Armenian Genocide. Between 1912 and 1913, together with Garegin Nzhdeh, Andranik led a few hundred Armenian volunteers within the Bulgarian army against the Ottomans during the First Balkan War.

From the early stages of World War I, Andranik commanded the first Armenian volunteer battalion and led them within the Russian Imperial army against the Ottoman Empire. After the Revolution of 1917, the Russian army retreated and left the Armenian irregulars outnumbered against the Turks. Andranik led the defense of Erzurum in early 1918, but was forced to retreat eastward. By May 1918, Turkish forces stood near Yerevan—the future Armenian capital. The Dashnak-dominated Armenian National Council declared the independence of Armenia and signed the Treaty of Batum with the Ottoman Empire, by which Armenia gave up its rights to Western Armenia. Andranik never accepted the existence of the First Republic of Armenia because it included only a small part of the area many Armenians hoped to make independent. Andranik, independently from the Republic of Armenia, fought in Zangezur against the Azerbaijani and Turkish armies and helped to keep it within Armenia.


Andranik left Armenia in 1919 due to disagreements with the Armenian government and spent his last years of life in Europe and the United States seeking relief for Armenian refugees. He settled in Fresno, California in 1922 and died five years later in 1927. Andranik is greatly admired as a national hero by Armenians; numerous statues of him have been erected in several countries. Streets and squares were named after Andranik, and songs, poems and novels have been written about him, making him a legendary figure in Armenian culture.

Mavi Boncuk |

HANGİ ANTRANİK ?

Haluk SELVİ
Yrd.Doç.Dr. Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü


GİRİŞ

Her milletin kahramanları vardır. Kahramanlar mensup oldukları milletin karakterinin ifadesi şeklinde belirirler, çünkü fertleri kahramanlaştıran milletlerdir ve kahramanlar da milletlerin beklentileridir. Ermeni milleti kendi geleceğini başka milletlerin güçsüzleşmesi ve yok olmasında görmüştür. Bu durum hem Kafkasya’daki hem de Doğu Anadolu’daki tarihi olaylarla ispatlanmıştır.

Son yıllarda Ermeni diasporasında ve Ermenistan Cumhuriyeti’nde Antranik tutkusu görülmektedir. Antranik adına kitaplar ve makaleler yayınlanmakta[1], onun adını taşıyan internet siteleri açılmaktadır[2]. Bu çalışmalarda Antranik, Ermenilerin Garibaldi’si, Robin Hood’u, Washington’u olarak nitelendirilerek Ermeni tarihinin dört önemli unsurundan birisi olarak değerlendirilmektedir[3].

Antranik hakkında yapılan bu diaspora çalışmaları dışında Ermenistan Cumhuriyeti’nin çalışmaları da 2000 yılında yoğunlaşmıştır. Hükümet Paris’te bulunan Antranik’in mezarının Erivan’a taşınmasına karar vermiş[4], Antranik’in mezarı da özel bir delegasyon tarafından 15 Şubat 2000 tarihinde Erivan’a getirilmişti. Yeniden defin merasiminde Katolik II. Garegin şöyle konuşmuştur:

“Antranik ölümünden sonra bile diktatörlerin yüreğine korku salmıştır. Mezarın Paris’ten Erivan’a nakli Ermeniler için şan ve şereftir.”[5]

Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan, Eçmiyadzin Kilisesi’ndeki bu törende, naklin Ermenistan için büyük bir olay olduğunu, Antranik’in hayalinin gerçekleştiğini belirtmiştir. 1999 yılında Antranik için gümüş hatıra paraları, kartpostallar bastırıldığı gibi[6] Erivan’a da bir heykeli dikilmiştir[7].

Dünyadaki birçok Ermeninin kalbinde yaşayan, şiirlere ve marşlara konu olan bu Ermeni millî kahramanı General Antranik Paşa (!) kimdir? Bu ünvanları nasıl elde etmiştir? Antaranik’in hayatı incelendiğinde, faaliyetlerinin Ermeni Meselesi ile büyük bir benzerlik gösterdiği anlaşılacaktır. Çünkü Ermenilerin geleceğini ilgilendiren en önemli olaylarda bir şekilde Antranik adına rastlanılmaktadır. Şimdi Antranik’in faaliyetlerinde Ermeni milletinin ve Ermeni İhtilal Hareketinin karakterini görmeye çalışalım.

ANTRANİK’İN İLK SİYASİ FAALİYETLERİ

Antranik, 1865 yılında Şebinkarahisar’da doğdu. Burada 1885 yılında kurulan ihtilâl hareketine ilk katılanlardan birisi olan Antranik, 1890’ların sonunda babası ile tartışan bir Türk’ü öldürmüş ve İstanbul’a kaçmıştı. İstanbul’da Hınçaklarla tanıştı ve bir Türk polis şefinin öldürülmesi işini üzerine aldı, bu cinayeti işledikten sonra Batum’a kaçtı[8]. Bu tarihler Ermeni İhtilal fikirlerinin ortaya çıktığı tarihlerdi. İlk Ermeni İhtilâl partisi 1885’te Van’da kurulan Armenegan Partisi idi ve Ermeni milletinin özgürlüğünü sağlamak için şiddetten yaralanmak, kendilerini savunmaları amacıyla Ermeni köylülerini silahlandırmak gerektiğine inanıyorlardı. Antranik’in ilk girdiği Hınçak Partisi ise, Ermeni İhtilâlini Avrupa diplomasisini harekete geçirecek ve Ermeni sorununun siyasal çözümünü gerçekleştirecek bir araç olarak görüyordu. Buna rağmen 1887-1897 yılları arasındaki on yılın örgütlenme problemleri, ciddi teşkilatlanmayı engelledi. Bireyler ve küçük ihtilâlci gruplar arasında tam bir ideolojik birlik sağlanamadı[9].

1894’te Hınçakların tertip ettiği I. Sasun İsyanı, Osmanlı askeri güçleri tarafından bastırılmış fakat hükümetin bu bölgede çeşitli askeri tertipler almalarını gerektirmiştir. Bu isyanın tertipleyicisi Serop adında bir çete reisi idi. Hükümet bu bölgeye yeni askeri birlikler sevk etmiş İran ve Rus sınırını geçen silahlı Ermeni çetelerinin bu girişlerini önlemek istemiştir[10]. Aslında Ermeni çetelerinin Sasun bölgesinde yoğunlaşmasını temin etmek kararı, Taşnakların I. Dünya Kongresinde alınmıştı. Bu toplantıda Sasun halkının silahlandırılması, Kilikya ve Dersim’i de içerisine alan ihtilâl organizasyonu çalışmalarının genişletilmesi kararı da alınmıştı. Bu kararlar doğrultusunda Antranik ve kırk silahlı adamı 16 Mayıs 1895’te Sarıkamış’tan Osmanlı sınırlarına girerek Sasun’a geçti[11]. Burada Serop’un çetesine katıldı, ilk silahı ile burada tanıştı[12].

1897 yılından itibaren Taşnaklar Van ve Anadolu’daki çalışmalarını yoğunlaştırdılar. 1899 yılında Serop öldürülünce çeteler arasındaki yerini Antranik aldı. Onu çetelerin gözünde yücelten Serop’un intikamını alması oldu[13]. Bölgenin Taşnak Komitesi Başkanı Hrayr’dı. Hrayr’a göre fedai savaşı faydasızdı ve boşu boşuna enerji ve çaba sarf etmekti, onun hedefi uzun vadede bir halk ayaklanması gerçekleştirmekti. Antranik ise, onun tam aksini düşünüyordu. O’na göre köylüler silahlandırılmalı ve mücadele edilmeliydi. Bu arada Osmanlı Hükümeti ile birlikte çalışan birçok Ermeni öldürüldü ve teşkilata katılmayanlar tehdit edildi[14].

ÇETE REİSİ ANTRANİK

Antranik’i Ermeni halkı arasında meşhur eden olay, Arak Manastırı’na çekilmesidir. Antranik 3 Kasım 1901’de adamlarıyla ve halktan da bazı kişilerle Sasun yakınlarında dağlık bir bölgede bulunan Arak Manastırı’na çekildi. Manastırda yetim çocuklar, öğretmenler ve diğer çalışanlar vardı. Ermeniler, yetimleri buradan almak için teşebbüste bulundularsa da Antranik bu talebi reddetti. Dört tabur Osmanlı askeri kaleyi kuşattı[15]. Ermeni kaynaklarına göre kaleyi kuşatan 8.000 Türk askeri idi[16]. 22 Kasım’da iki Osmanlı elçisi kaleye gönderildi. Antranik taleplerini şu şekilde dile getirdi:

1- Siyasi suçlular serbest bırakılmalı,

2- Kürtlere dağıtılan silahlar toplatılmalı ve suçlular cezalandırılmalı,

3- Ermenilerden alınan köyler ve topraklar iade edilmeli[17].

Antranik bu taleplerin yerine getirilmeyeceğinden emindi, fakat esas amacı Avrupa’nın dikkatini bu bölgeye çekerek gerekli reformların yapılmasını temin etmekti. Gerçekten de Van’da bulunan Rus Konsolosu hemen Muş’a gelerek olayı yakından takibe başlamıştı. Bu sebeple Osmanlı askeri manastıra müdahalede bulunamadı. Bitlis Valisi Hüsnü Bey ve Muş Komutanı Ferik Mehmed Ali Paşa 22 Kasım 1901’de İstanbul’a gönderdikleri raporda, Antranik’in eşkiyasıyla birlikte iki yıldır bu bölgede birçok müslümanı katlettiği, Sasun Ermeni köylerine girerek Ermenilere çeşitli işkenceler yaptığı, böylece avane topladığı ve ovada sıkıştırıldığı için dağda bulunan manastıra çekildiği, bu kadar ele girmiş iken yakalanmazlarsa Ermenilerin cüretlerinin daha da artacağı, fikirleri pek bozuk olan Muş Ermenilerinin bir yabancı görür görmez türlü türlü yalanlarla hükümet aleyhine konuştukları, Rus konsolosunun Muş’ta beklediği bildiriliyordu[18]. Osmanlı askerinin müdahale edememesinden yararlanan Antranik bir gece adamları ile birlikte manastırdan kaçmayı başarmıştır. Bu olayın Ermeniler arasında dilden dile dolaşması sonucu Antranik şöhret bulmuştur. Bu olaydan kendisini sorumlu tutan Ferik Mehmet Ali Paşa ( Hüsrev Gerede’nin babası) Erzurum’da vefat etmiştir[19]. Yine bu tarihlerde Rusların bölgeye müdahalesini isteyen Muş Ermenileri bunu kolaylaştırmak ve Rusların sempatisini kazanmak için Rus konsolosuna müracaat ederek Ortodoksluğa geçeceklerini bildirmişlerdir[20]. Osmanlı Hükümeti, Antranik ile birlikte Ermeni köylerini dolaşan Rus konsolosuna onun bir katil olduğunu, Ermeni köylerini dolaşarak para, erzak ve elbise topladığını, vermeyenlerin katledildiğini bildirmiş ise de bu teşebbüsten bir netice alamamıştı[21]. Ruslar Antranik’in bu bölgedeki çalışmalarını yakından takip etmiş, ona silah ve mühimmat yardımında bulunmuşlardır[22].

1902 baharında Taşnaksütyun Komitesi Sasun bölgesinde yeniden yapılanmaya gitti. Çetelerin bütün çalışmaları durduruldu ve 1902-1903 yılı propaganda ve yeniden oluşumla geçirildi; Sasun bölgesine silah ve insan yığınağı yapıldı[23]. Antranik bu sırada Muş civarında Alvarınç isimli bir Ermeni köyünde saklı bulunuyordu. Konsoloslar Muş’a gelmişler bir olayın çıkmasını bekliyorlardı. Bu sebeple Osmanlı Devleti askerî bir müdahaleden çekiniyor, jandarma kuvvetleriyle olayı çözmeye çalışıyorlardı[24]. Antranik’e göre, başlatılacak isyan çok geniş bir bölgeyi, Van, Bitlis ve Muş’u içerisine almalıydı. Fakat bu teklif uygun bulunmadı ve Taşnak merkezinin isteği üzerine isyan yalnızca Sasun bölgesine münhasır kaldı. Ermeni çetesinin sayısı 1.000 kadardı. Osmanlı birliklerinin sayısı 10.000 civarındaydı. 1904 yılı Nisan ayında başlayan isyanın askeri idarecisi Antranik idi ve Osmanlı kuvvetleri isyanı şiddetle bastırdı. Ermenilerin bu isyanda kayıpları en fazla 700 kişi idi. Fakat yabancı temsilcilere bu rakam kasıtlı bir şekilde 7.000 olarak verildi. Antranik de bu gerçeği ifade etmektedir[25]. İsyandan sonra Antranik ve çetesi Muş civarındaki dağlara çekildiler. Çeteler bu isyan sırasında bütün Ermeni köylerini boşaltarak, sakinlerini Muş ovasına gönderdiler. Avrupa Devletleri’nin Osmanlı Devleti üzerine baskısını çeken bu çalışmalara Muş Merkez Komitesi son verme kararı aldı ve fedailerin Ahlat yoluyla Kafkasya’ya gitmeleri istendi. Antranik Van yoluyla Ahtamar adasından Kafkasya’ya geçti[26].

Sasun İsyanı Antranik’e şunu gösterdi: Ermeni ihtilal çalışmaları boşunadır, halk için bir ihtilalin istediği şeyler çok ağırdır, Ermeni İhtilal hareketi yabancı bir gücün desteği olmadan ilerleyemez[27]

BULGARİSTAN’DAKİ FAALİYETLERİ
Antranik 1906 yılında Bulgaristan’a gitti. Bulgaristan’ın ve buradaki komitelerin Ermeni çeteleri için özel bir yeri vardı. 1895-96 yılında 10.000 Ermeni göçmen Bulgar Kralı Ferdinand tarafından Bulgaristan’ın farklı bölgelerine yerleştirilmişti. 1870’li yıllar boyunca İstanbul’daki Ermeni Patriği Kırımyan Hairik, Bulgar Prensliği’nin bağımsızlığına destek verdi. Yüzyılın başında Ermeni ihtilâlcileri Makedonya’daki Bulgar çetelerinden nasıl bomba yapıldığını öğrendiler[28]. Van vilayetindeki Ermeniler Bulgaristan’ın takip ettiği yolu takip ederek Bulgar komiteleri gibi teşkilatlandılar[29]. Antranik’in Bulgaristan’daki görevi, buradaki Ermenileri teşkilatlandırmak ve Taşnaksütyun’un burada kuracağı askeri talim okulunun alt yapısını oluşturmaktı. Amerika Merkez Komitesi’nin gönderdiği paralarla okul 1906 yılında kuruldu. Okula Bulgar Kralı da destek verdi. Fakat okul 1907 yılında maddi imkansızlıklardan dolayı kapatıldı[30].

Avrupa’ya geçmiş bulunan Antranik, Taşnaksütyun’un 22 Şubat – 4 Mayıs 1907 tarihleri arasında Viyana’da toplanan Dördüncü Dünya Kongresi’ne katıldı. Kongrede çok aşırı fikirler ileri sürerek Jön Türklerle kesinlikle uzlaşılamayacağını, esas hedefin sosyalizm değil, Ermeni milletinin anavatanının kurtarılması olduğunu ileri sürdü[31]. Antranik, bu kongre sonunda Çete Temsilcisi (Demonstrative – Terrorist Body) seçildi[32].

1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanına da çok soğuk bakan Antranik, Ermeni milletvekillerini “ellişer altına satılan insanlar” olarak değerlendirmiş ve İttihat ve Terakki Partisi liderlerini daha bu tarihte eleştirmeye başlamıştır[33].

1912 yılında Balkan Harbi’nin çıkması Ermenilere bekledikleri fırsatı verdi. Ermeniler, Balkanlarda Osmanlı Devleti’nin mağlubiyetini kendi çıkarlarına uygun gördüklerinden Bulgarlara destek verdiler. Taşnaksütyun gazeteleriyle, Ermeni askerlerini Osmanlı ordusundan firara teşvik ederken diğer taraftan çete reisi Antranik başına topladığı 300 kişilik intikam çetesiyle Edirne, Keşan, Malkara ve Tekirdağ’da aciz İslâm kadın ve çocuklarını boğazlamakta, ihtiyarları ve çocukları camilere doldurup diri diri yakmakta ve İslâm mabedlerini kiliseye çevirmekte idi[34]. Ermeniler buradaki Osmanlı mağlubiyetini destanlaştırarak her yere dağıttılar[35]. Antranik ve Bulgaristan’daki Ermeniler, Bulgar Hükümeti tarafından madalyalarla ödüllendirildi, Bulgar Kralı Ferdinand, Antranik’in Bulgar ordusunda görevli olarak maaşa bağlanmasını istedi [36].

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SIRASINDAKİ FAALİYETLERİ

Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na girmek için hazırlıklara başlayıp seferberlik ilan edince, içeride hazırlıklarını tamamlayan komiteler, Kafkasya’daki gönüllü alaylarıyla Rus ordusunun öncü kuvvetleri olarak harekete geçtiler[37]. Selmas ve havalisindeki Ermeniler Antranik kumandasında Ruslarla birlikte savaştılar[38].

Rus ordusu gönüllü toplama hareketi Tiflis’teki Ermeni Milli Bürosu’nun kararıyla 1914’ün son aylarında başladı. Taşnaksütyun komitesi uzun zamandan beri çetecilik yapan kişileri askeri göreve çağırdı. Antranik, Keri, Varta, Hamazsb, Armen Gero göreve çağrılan çete reislerindendi[39]. Rus ordusunda görev alacak olan Ermeni gönüllü birliğinin ilk gurubu Antranik idaresinde 1000 kişiden oluşuyordu. Antranik’in birliği Kuzey İran’da Rus ordusuna 16 Kasım 1914’te katıldı. Rus ordusunda yaklaşık 150.000 Ermeni vardı. Gönüllü çete birliklerinin görevleri Rus düzenli birliklerine destek olmak ve bu bölgede onlara rehberlik etmekti[40].

Amerika’da yayınlanan Asparez Gazetesi yazılarıyla Ermenilerin niyetlerini ortaya koyuyordu: “... Ermeni gönüllüleri, Antranik, Vartan ve arkadaşları, intikam için silahlarınızı kınından çıkarınız, intikam, bila istisna intikam, merhamet gösteren her Ermeni bundan sonra alçakdır, artık intikam kelimesiyle Ermenilik aynı olmalı”[41].

Antranik’in bölüğü 1915 Nisan’ında Dilman’da Türk kuvvetleri ile çarpıştı. Türkler Rusları burada durdurmak istemişlerdi. Fakat başarılı olamadılar. Van’ın ele geçirilmesinden sonra Antranik ve Dro Ahlat ve Bitlis’e doğru ilerlediler. Türklerden temizlenmiş olan Van, Bitlis, Erzurum ve Trabzon’a Ermeniler getirilerek yerleştirildi[42]. Antranik idaresindeki çeteler büyük bir gayretle Türkleri katlettiler ve bölgeyi Türklerden temizlediler[43], bölgede yakmadık köy bırakmadılar, onbinlerce insanı katlettiler[44]. Van kıtaları komutanı General Nikolayev 1 Temmuz 1915’te Kafkas orduları Komutanı’na gönderdiği telgrafta, Antranik idaresindeki Ermeni çetelerinin devamlı olarak yağma hareketlerinde bulunduğundan, her türlü cinayeti işlemekten zevk aldıklarından, bunların önüne geçmek için Van’da Divan-ı Harp kurulduğundan ve artık çetelerin gönüllü olarak Rus ordusuna alınmasından vazgeçilmesinden bahsediyordu[45].

1916 yılından itibaren Ruslar, Ermeni politikasını değiştirmeye başladılar. Rus ordusunda bütün Ermeni birlikleri gibi Antranik’in birliği de dağıtıldı. Bunlar düzenli Rus birlikleri içerisine yerleştirildi. Grand Duke Nikolayev, Ermeni gönüllü birliklerinin milli bir problem olarak ortaya çıkmasını istemiyordu. Ruslar Doğu Anadolu’da bir Ermenistan kurmak fikrinde değillerdi. Onların isteği, bu bölgeyi Rus toprağı haline getirmekti. Bu sebeple diğer bölgelerdeki Kazakları Doğu Anadolu’ya getirerek yerleştirmek istiyorlardı[46]. Artık Rusların Ermenilerle işi bitmişti.

1917 yılında Rusya’daki dahili gelişmeler bu politikanın değişmesine sebep oldu. İşgal edilmiş toprakların elde tutulabilmesi için tekrar Ermenilere ihtiyaç duyulmuştu. Rus ihtilali başlamadan önce 29 Mayıs 1917’de Antranik Tiflis’te Amerikan temsilcisi Willoughby Smith ile görüştü. Smith, Antranik’e Rus ihtilalinin başarısı durumunda Erzurum ve Bitlis’i nasıl elde tutacağını sordu. Antranik, Kıbrıs’tan İskenderun’a çıkacak İngiliz birliklerinin doğuya ilerlemesini, müttefiklerin Türkiye Ermenilerinden oluşan bir birlik kurmalarını teklif etti. Türkler bu iki güç arasında ezileceklerdi. Smith, Antranik’in bu teklifini Moskova’da bulunan Rus, Fransız ve İngiliz askeri ataşelerine anlattı. Antranik’in bu planı tasdik edildi. Ruslar erzak ve elbiseleri vermeyi, İngilizler ve Amerikalılar maddi destek vereceklerini ve askerlerin ailelerine bakacaklarını taahhüt ettiler. Ayrıca Ruslar Antranik’e madalyalar ve generallik rütbesi verdiler. Londra’da bulunan Bogos Nubar da Antranik’e gönderdiği telgrafta, bütün güçleriyle Van, Bitlis ve Erzurum’u savunması gerektiğini ve finansal desteği garanti ettiğini söylüyordu. Rus hükümeti artık doğrudan Antranik’le görüşüyordu[47]. Bu durum Taşnak idarecilerini rahatsız ediyordu. Antranik’in yolu yavaş yavaş Erivan’dan ayrılmaya başlıyordu.

İhtilalden sonra, 1918 Ocak sonuna kadar Nazarbekov’un birlikleri Van ve Erzurum’dan Erivan’a kadar olan alanı işgal etmiş durumdaydılar. Üç taburdan oluşan bu birliklerin üçüncüsünün başında Antranik vardı ve bölükleri Erzurum-Hınıs-Van bölgesinde idi[48].

Rusya’da ihtilal olması ve Şark cephesinde Osmanlı Devleti’nin avantajlı bir duruma geçmesi, Ermenileri endişelendirdi. Onlar, işgal edilmiş olan bölgelerin kendilerinde kalacağından emindiler. Fakat şimdi bu toprakların ve bütün hayallerin kaybolması söz konusu idi. Bu sebeple sonuna kadar direnmek gerekiyordu. Düzenli Rus birlikleri Erzincan, Erzurum ve Van bölgesinden çekilirken geride silahlı Ermeni çeteleri bırakmışlardı. Bu zayıf birliklerin düzenli Türk birlikleri karşısında müdafaa kabiliyetleri yoktu. Bu sebeple yapacakları tek şey çekilirken insanların ve yerleşim yerlerinin imhası idi.

Antranik 2 Mart 1918’de Rus generali üniformasıyla Erzurum’a geldi. Dördüncü rütbeden St. Vladimir ve İkinci rütbeden St. George madalyaları taşıyordu. Albay Morel’in üzerinde bulunan Erzurum Merkez Komutanlığını üzerine aldı. İlk olarak buradaki Rus subaylar ile bir toplantı yaparak şehirde asayişi sağlayacağını, burada bulunmalarının Rusya’nın menfaatine olduğunu söyledi, daha sonra sokaklara astırdığı beyannamelerle halkın işine devam etmesini, kim olursa olsun suçluların hemen cezalandırılacağını duyurdu. Ermeni birlikleri firar etmek üzereydiler, Antranik bunları kılıçla, yumrukla cepheye göndermeye uğraşıyordu. Erzincan’ı kurtaran Türk birlikleri Erzurum’a yaklaştıkça Ermeniler katliamlarını artırdılar. Antranik sinirlenmişti. Ermeni çetelerinin kaçmalarına mani olamıyordu. Köprüköy’e firarilerin imhası için yerleştirdiği makinalı tüfek bile işe yaramamıştı. Antranik ve Ermeni subaylar iki gün daha şehirde dayanarak mümkün olan tahripleri yaptıktan sonra şehrin boşaltılmasına karar verdiler. “Hürriyet Mücahitleri” Ermeni eşkiyası 11 Mart akşamı Erzurum’u terk etti[49]. Arkalarında yanan, harap olmuş bir şehir, kadın, çocuk, ihtiyar 8.000 ölü bırakarak kaçmışlardı. Şehirde bir tek ağaç bile bırakılmamıştı[50]. Antranik’in katliamları Erzurum’a münhasır kalmadı. Çekiliş sırasında yol üzerindeki bütün köy ve kasabalar yakılmıştı. Kınalı Karahaç Köyü ve çevresinde 7.060 Müslüman yakılarak katledilmişti[51]. Ilıca’da iki bin kişiyi akla gelmeyecek şekillerde öldürmüşlerdi[52]. Sarıkamış’ın Karahamza nahiyesinde 5337 Müslüman, Antranik’in emriyle katledilmiş, yüzlerce hane yıkılmıştı[53].

ANTRANİK KAFKASYA’DA

Erzurum’un kısa bir süre içerisinde hiçbir savunma olmadan çetelerin firarı yüzünden düşmesi, Antranik’in Rus ordusundan istifasına sebep oldu, general elbisesini çıkararak çete reisi elbisesini giydi. General Nazarbekov’a elçilerini göndererek, Gümrü’ye gelmek istediğini ve Zengezur Bölgesi’nde Türklere karşı çarpışabileceğini bildirdi. Nazarbekov bu planı uygun bularak Antranik’in Gümrü’ye gelmesini kabul etti. 10 Nisan 1918’de 400 seçilmiş Türkiye Ermenisi’nden oluşan “Özel Hareket Birliği” (Special Striking Division) ni kurdu. Bu birliğin amacı Rus sınırlarını korumak ve Türklerin Kafkasya’ya girmelerini önlemekti[54]. Bu birlik ayrıca Kafkasya’dan Türkiye’ye yerleştirilmiş olan Ermenilerin eski yerlerine yerleştirilmelerine de nezaret edecekti[55].

Bu tarihlerde Kafkasya’da siyasi bir boşluk vardı. Türk birlikleri hızla bu bölgeye ilerliyorlardı. Özellikle Bakü’deki petrol kuyularının Türklerin eline geçmemesi gerektiğine inanan İngilizler bölgede kendilerine bağlı olabilecek askeri güç aradılar. Bağımsız büyük Ermenistan’ın kurulmasını ancak büyük bir devletin desteğinde gören Antranik, onlar için gayet uygun bir kişi idi. Savaş boyunca da müttefikler için çalışmıştı[56].

4 Haziran 1918’de Türklerle Ermeniler arasında Batum Anlaşmasının imzalanması İngilizlerin Kafkasya’daki bu politikalarına aykırı idi. Fakat Antranik’in bu antlaşmayı kabul etmeyerek Erivan’dan farklı bir yol takip etmesi İngilizlerin işine geldi. Antranik’e göre; Ermenistan toprakları Erzurum, Van, Muş ve Bitlis bölgelerini de içerisine almalıydı. Fakat Batum Antlaşmasına göre, bütün bu bölgeler Türklerin idaresinde kalıyordu[57]. Bu anlaşma ile Kafkasya Ermenileri ile Türkiye Ermenileri arasında önemli problemler ortaya çıktı. Kafkasya Ermenileri, Antranik ve çetesinin kendileri için sürekli problem çıkardığından ve huzuru bozduğundan şikayet ediyorlardı[58]. Ermenistan Cumhuriyeti’nin bu şartlar altında varlığını ve kuvvetlerini dağıtmayı reddeden Antranik, Doğu Anadolu’daki katliamlarına Culfa[59], Nahçivan[60], ve Zengezur bölgesinde de devam etti.

IX. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa, 1 Aralık 1918’de Kars’tan Harbiye Nezareti’ne gönderdiği telgrafta, Batum Anlaşmasının imzalanmasına kadar geri çekilen Ermenilerin kadın, çocuk ayrımı yapmadan Müslümanları katlederek, cesetlerinin uzuvlarını keserlerle parçaladıklarını, anlaşmanın imzasından sonra Müslümanları imha politikası gereği özellikle Antranik’in binlerce çete mensubuyla Gence, Erivan, Ordubat ve İran’da katliama devam ettiklerini, Ermenilere gösterilen her türlü hoşgörü ve yardıma karşılık, yapacakları yeni mezalimlere zemin hazırlamak ve cinayetlerini örtmek için katliamlara son vermek üzere Antranik’in Osmanlı ordusunca yakalanmasının zulüm olarak gösterildiği, Şahtahtı, Zengezur, Nahcivan, Iğdır, Serdarabad ve havalisindeki yüzlerce köyde, Ermenilerin binlerce Müslümanı şehit ettikleri Antranik çetesinin yakıp yıktıklarını anlatmaktaydı[61].

Antranik’in Nahcivan’daki cinayetleri hakkında Ermeni komisyonu ile Erivan’daki Kolordu Kumandanı Nazarbekov da Türklere uyarıda bulunuyorlardı[62]. Fakat yukarıda da görüldüğü gibi, Antranik’i Nahcivan bölgesine çağıran Nazarbekov’du ve Antranik kuvvetlerini Erivan’ın güvenliği için bir garanti olarak bu bölgede tutuyordu. Zengezur, Erivan’ın son müdafaa kalesi idi.

1918 yılının ilk yarısında Karabağ bölgesi hayati bir öneme sahipti. Mayıs ayında Azerbaycan, bağımsızlık deklarasyonunu takiben bu bölgeyi ve Zengezur şehrini Osmanlı ordusunun yardımıyla kendi idaresi altına almaya çalıştı. Fakat Osmanlı-Azeri güçleri Bakü üzerine yoğunlaşırken Türkiye Ermenisi Antranik ve çetesi Temmuz ayında Zengezur’a girdi; bir çok Müslümanı katletti ve Zengezur’un merkezini Ermenistan’ın kontrolü altına soktu[63]. Antranik’in bu bölgedeki çalışmaları Türklerin petrol merkezine girişini önledi. Böylece Antranik, müttefiklere çok önemli katkıda bulunmuş oluyordu.

Antranik büyük devletlerin bu bölgedeki politikalarına yardımcı olurken, kendi ideallerini de gerçekleştirmeye çalışıyordu. O’na göre Türkler, Ermenilerin ebedi düşmanı idiler ve kesinlikle imha edilmeliydiler. Zengezur bölgesinde onun gelmesiyle katliamlar hızlanmış, bölgede toplam 10.068 kişi öldürülmüş, 115 köy yerle bir edilmişti. Erivan bölgesindeki Müslüman delegeler Azerbaycan Başbakanına gönderdikleri telgrafta, “Antranik birliği ile Erivan bölgesine hareket etti. Yanında Türkiye’den gelen Ermeniler de var. Hedefleri bölgedeki Müslümanların imhası ve göçürülmesidir” diyorlardı[64].

Antranik bu bölgede Yaycı, Arza, Kerim-Kulu, Culfa, Ordubad’ın bir çok kasabalarını, Cemaldu, Kırna, Beneniyar kentlerini işgal etmiş, evleri, mescidleri, okulları ve tahıl ambarlarını yakıp küle çevirmiştir. Esas karargahını Nahcivan şehrinden on iki kilometre uzaklıktaki Küznüt’te kuran Antranik 4 Eylül 1918’de Nehrem’e saldırmış, fakat Nehremlilerin karşı koymasından dolayı bir şey yapamayarak geri çekilmiştir[65].

Antranik’in idaresinde 3 ile 5 bin arasında tahmin edilen düzensiz birlikler vardı. Ayrıca Türkiye’den ve Rusya’dan göç etmiş binlerce Ermeni göçmen de onunla birlikte Zengezur’a gelmişti. Batum Anlaşmasının imzalanmasından sonra, ilk olarak Kuzey İran’da bulunan İngiliz birliği ile irtibata geçmeyi denedi. Fakat Hoy yakınlarında Türklere mağlup olarak geri döndü[66].Antranik Zengezur bölgesinseki Müslüman köylerine üç büyük saldırı düzenlemiş, bu saldırılar sonunda binden fazla Müslüman hayatını kaybetmiş ve hayatta kalanlar Nahçıvan ve Gence’ye kaçmışlardır[67].Antranik’in Zengezur bölgesinde yaptığı katliamlar, Halil Paşa tarafından Erivan nezdinde şiddetle protesto edildi. Erivan hükümeti çeteler üzerinde hakimiyeti olmadığını, düzenli birliklerin bu bölgeden çekilmiş olduğunu bildirerek sorumluluğu üzerinden attı.

Bu arada Karabağ’daki Ermeni liderleri Antranik’ten askeri yardım istediler. Antranik 1918 Ekim sonuna kadar birliklerini Karabağ-Zengezur sınırına yığdı. Fakat o, bu bölgedeki Ermeni askeri liderlerine güvenmiyordu. Bu sebeple yazılı garanti istedi. Karabağ Ermenileri, Müslümanları bu birliklerle tehdit edip buradan çekilmelerini temin etmek istemişlerdi, bu nedenle Antranik’e yazılı bir teminat veremediler. Antranik kuvvetleri 29 Kasım 1918’de Karabağ’a girmek için harekete geçtiler. Antranik, Şuşa’nın ana kapısı Abdallara girmeyi başardı ve Şuşa’ya ulaştı[68].

Aslında Antranik’in Karabağ bölgesine çekilmesi 20 Temmuz 1918’de Nahcivan’da aldığı ağır mağlubiyetten dolayı idi. Antranik, Karabağ bölgesindeki Ermenileri Türklere karşı teşkilatlandırmaya başlamıştı. Amacı Ermenileri topluca Türklerin üzerine saldırtmak Karabağ’daki Türk nüfusunu azaltmak ve bölgenin tümüyle Ermenilerin kontrolüne girmesini sağlamaktı. Şuşa’ya giren Antranik, burada bulunan bütün Türkleri öldürmeye başladı. Karabağ Mıntıkası Komutanı Yarbay İsmail Hakkı Bey, Nuri Paşa’ya gönderdiği raporla Ermenilerin saldırısını önleyecek bir birliğin hemen Karabağ bölgesine gönderilmesini istedi. Buradaki Türk köylerinde öldürülen insanların görünüşü insanı dehşete düşürüyordu. Nuri Paşa, Albay Cemil Cahit Bey’i I. Azerbaycan Tümeni Komutanı olarak Karabağ hareketi için görevlendirdi. Ermenilere karşı harekat 7 Ekim’de başladı. Antranik muharebeye cesaret edemeyerek Şuşa’nın güneyindeki Goriş’e çekildi. Bu hareketle Şuşakale’de Antranik tarafından kuşatılmış olan 20.000 Türk katliamdan kurtarılmıştır[69]. Antranik Nahçivan’dan çekilirken arkasında binlerce ölü, yakılmış köyler ve yıkılmış evler bıraktı[70]

Bölgedeki bütün Türklerin katledilmesini çetelerine emreden Ermeni kahramanının (!) bu davranışına Türk askerinin verdiği karşılık bize tarihimizdeki kahramanlarımızı ve karakterlerini göstermektedir: Albay Cemil Cahit Bey Şuşa’yı ele geçirdikten sonra Türk ileri gelenleriyle bir toplantı yaparak onlara şöyle hitap etti: “İyiliğinizi düşünerek söylediğim sözlerimi kabul ediniz ve emrime uyunuz. Ermenilere şimdi itaat teklif edeceğim. Kabul etmedikleri takdirde bir orduya itaatsizliğin cezası neyse onlara vereceğim. İtaat ederlerse hayat, namus ve malları güvencem altında olacağından, hiçbir ferdin ufak bir hareketine müsaade etmeyeceğim”[71].

Ermeni ve Avrupalı yazarlara göre, Antranik’in Karabağ’dan çekilmesi, Mondros Mütarekesi’nin imzalanması ve İngiliz General Thomson’un Antranik’e gönderdiği çekilme emrinden dolayıdır[72]. Ve böylece Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması tarihi fırsatı kaçırılmıştır. General Thomson Antranik’e gönderdiği yazıda; “Almanlar yenildi, bu yüzden askeri operasyonlar durduruldu, Paris Barış Konferansı Ermenistan’ın durumunu da içerisine alan bütün konuları görüşecek” diyordu. İngilizler Azerbaycan liderleri ile görüşerek Zengezur ve Karabağ’ı Azerbaycan’a bağlamak kararı verdiler. Onlara göre, Azeriler ve Gürcüler Bolşeviklere karşı güçlendirilmeliydi. İngilizlerin bu kararı Antranik’in ve Ermenilerin hiç hoşuna gitmedi, bu kararı kabul etmeyeceklerini açıkladılar. İngilizler Goris’teki Antranik’e 1919 baharında bir delege göndererek onu bu bölgeden ayrılmaya ikna ettiler. Antranik’in Erivan ile de arası pek iyi değildi. Bu sebeple bu bölgede kalamazdı, arkadaşlarının çoğu bu bölgeden ayrılmıştı[73]. Kendisi de elindeki kuvvetleri dağıtarak 15 Mayıs 1919’da Batum’dan hareketle Paris’e geçti.

SONUÇ
Antranik, müttefiklere savaş boyunca yaptığı yardımlardan dolayı Fransız Cumhurbaşkanı Poincare tarafından Legion de Honour madalyasıyla ödüllendirildi[74]. Antranik 1919 yılı boyunca Londra, Paris ve Newyork’ta dolaşarak Türk topraklarında Büyük Ermenistan’ın kurulması için destek aradı. Kendi yaptıklarını Türklerin üzerine atarak, Türklerin Ermenileri katlettiği propagandasını yaptı[75].

1920 yılında Fransız işgali altındaki bölgelerde kendi devletlerinin kurulmasını isteyen Ermeniler, Paris’te Antranik ile bir toplantı yaptılar. Doğu Anadolu, Nahçivan ve Karabağ’da yaptıkları yetmemiş gibi şimdi de Adana ve çevresine Antranik’in gönderilmesi ve Ermenilerden silahlı teşkilat oluşturulması düşünülüyordu. Ermeniler bu tekliflerini Suriye’deki Fransız Yüksek Komiseri General Gouraud’ya ilettiler. Ayrıca Antranik de Gouraud ile görüşmek için Beyrut’a gitmişti. Gouraud bu Ermeni teklifini kabul etmediği gibi Antranik’in bölgeye girmesi için de vize vermedi[76].

Antranik 1927 yılında Amerika’da öldü, bu tarihe kadar çiftçilikle uğraştı. Cenazesini Sovyetler Erivan’a kabul etmediler ve Paris’e gömüldü. Ölürken cesedinin “vatan topraklarına” gömülmesini istemişti. Vatan toprağı diye tarif edilen ve gelecek Ermeni nesillerine hedef gösterilen şüphesiz ki Doğu Anadolu toprakları idi. Erivan’da Antranik için yapılan törenlerde dile getirilen “mezarın nakli tarihi bir hadisedir” sözleri de aslında onlara göre, Antranik’in vasiyetinin yerine getirilmesi zamanının yaklaştığı şeklinde yorumlanabilir[77].

Antranik eğitim görmemiş bir çeteci olarak yetişmiş, düzenli Türk birlikleri karşısında hiçbir zaman duramamıştı. Onun muhatap kabul ettiği düzenli birlikler değil, masum ve savunmasız halktı ve savaş kanunları kesinlikle yok etmek üzerine dayanıyordu. Kendi adını taşıyan marşta da bu açık bir şekilde dile getirildi:

“Antranik kardeş, gidelim Türkiye’ye

Kıralım Türkleri olsun Ermenistan”

Antranik adlı şiirde Siamonto onu “belinde kılıcıyla dağlarda süzülen kartal” olarak tarif eder[78].

Bu Ermeni komitecisinin mücadele yöntemi olarak terörü benimsemesi tesadüfi değildi. Osmanlı Ermenileri ülke içerisinde dağınık bir şekilde yaşıyorlardı ve hiçbir şehirde nüfus çoğunluğuna sahip değillerdi. Avrupa Devletlerine ve Rusya’ya uygulatmak istedikleri self determinasyon prensibinin Anadolu’da bu şartlar altında uygulanması imkansızdı. Maddi imkanlardan yoksun bir Ermeni çetecisi olan Antranik, emellerini gerçekleştirmek için farklı çözüm yollarını tercih etti: Şiddet ve katliamlar yolu ile Müslümanları sindirmek, böylece Doğu Anadolu ve Kafkasya’da Büyük Ermenistan’ın kurulmasını sağlamak. İkincisi, büyük devletlerin bölgeye müdahalesini gerçekleştirecek iç karışıklıklar çıkarmak.

Görüldüğü üzere, Antranik sahip olduğu kahramanlığa ait bütün ünvanlarını Türklere karşı gösterdiği acımasızlıktan ve katliamlardan, madalyalarını ise, ‘Büyük Devletlere’ Doğu Anadolu ve Kafkasya’da yaptığı yardımlardan almıştır. Bu Ermeni’nin karakteri diasporadaki Ermenilerin karakteri ile örtüşmektedir. Bugün diaspora Ermenileri de aynı hedefe yönelik çalışmalarını sürdürmektedirler.



[1] Antranik’i efsaneleştirmeye çalışan iki çalışma şunlardır: Antranig Chalabian, General Andranik and Armenian Revolutionary Movement, USA, 1988, 588 sayfa; Aram Bakshian,”Andranik of Armenia”, History Today, April 1993, Vol.93, p.44-51.

[2] Ermenilerle ilgili birçok internet sayfasında Antranik’in özgeçmişi verilmekle beraber onun adını taşıyan bir gençlik klübü kurulmuş ve internet sayfası açılmıştır. ( İnternet service: http:// clubs.yahoo.com/club /andranik youthclub. 24.05.2001. Bu servisin ilk sayfasında şunlar kayıtlıdır: “Kahramanlar doğarlar, fakat ölmezler. Andranik dünyadaki bütün Ermenilerin kalbinde yaşıyor. Ermeniler, birgün başka bir Andranik’in gelerek büyük kahramanın silahını alacağına ve onun bitmemiş savaşını devam ettireceğine, böylece Ermeniler için adaleti getireceğine inanıyorlar.”

[3] Ermenilere göre bu dört unsur şunlardır: Mesrob, Ermeni Kilisesi, Ermeni İhtilal Çeteleri ve Antranik (Chalabian, Andranik, s.3).

[4] Bu taşınma işlemi için 70.000 doları bulmakta zorluk çeken hükümet, Maliye Bakanı’ndan yardım istedi. (İnternet service: http://www.armeniadiaspora.com. History 2000, 03.01.2001) Bu durum Ermeni Hükümeti’nin ne kadar zor bir ekonomik durumda bulunduğunu, Türkiye’ye karşı kışkırtıcılığı Erivan’a ekonomik yardımda bulunan Ermeni Diasporasının yaptığını gösterir.

[5] İnternet service: http://www.armeniadiaspora.com. History 2000, 03.01.2001.

[6] İnternet service: http://www.janfedayi.com. 19.12.2000.

[7] Genceli Alirzayev , uluslar arası kuruluşlara müracaat ederek, hamile kadınların karnına süngü sokan, adamları diri diri kuyulara atıp üstüne taş döken, sırtına kaynar semaver bağlattıran, baş kesen, kan içen Antranik bütün insanlığın düşmanıdır. Ona abide dikilmesi yer kürenin bütün insanlarının tahkir olunması demektir diyordu (Cafer Guli Mirzayev, “Nahçıvan Kandlarında Andranikin Törattiyi Vahşiliklar ve Ona Karşı Mübarezenin Taşkili”,21.Yüzyıla Girerken Tarihe Dostça Bakış: Türk-Ermeni İlişkileri,Ankara, 2000, s.128.

[8] Chalabian, Andranik, s.6

[9] Anaide Ter Minassian, Nationalism and Socialism in the Armeian Revolationary Movement (1887-1912), Cambridge, 1984, s.9 ve 15.

[10] Başbakanlık Osmanlı Arşivi(B.O.A) Yıldız Mütenevvia Evrakı (Y.Mtv). 84/138.

[11] Ermeni Komitelerinin A’mal ve Harekât-ı İhtilâliyesi, Haz: Erdoğan Cengiz, Ankara 1983, s.41-43.

[12] Antranik bu anı daha sonra şöyle anlatacaktır: “Sahip olduğum silahların hiçbirisi, o eski silah kadar beni heyecanlandırmadı.” ( Chalabian, Andranik, s.12).

[13] Chalabian, Andranik, s.110.

[14] Hratch Dasnabedian, History of the Armenian Revolutionary Federation Dashnaksution (1890-1924), Milan, 1989, s.67.

[15] B.O.A.Y.Mtv. 223/84.

[16] Chalabian, Andranik, s.125; Dasnabedian, History of ARF. S.67.

[17] Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, İstanbul, 1976, s.522; Chalabian, Andranik, s.128-129.

[18] B.O.A. Y.Mtv. 87/67; Rus Generali Mayevsky’nin Doğu Anadolu Rapporu, Terc: Mehmet Sadık, Haz: Hamit Pehlivanlı, Van, 1997, s.110-111.

[19] B.O.A.Y.Mtv. 225/18.

[20] B.O.A.Y.Mtv. 221/18.

[21] B.O.A.Y.Mtv. 223/37.

[22] Rus sınırını geçerken yakalanan bir Ermeninin üzerinde Rusların özel olarak Antranik’e gönderdikleri bir kalpakla sigara kağıdı ve iskambil kağıtları bulunmuştur (B.O.A.Y.Mtv. 227/106).

[23] Dasnabadian, History of ARF , s.68.

[24] B.O.A.Y.Mtv. 261/23.

[25] Chalabian, Andranik, s.146.

[26] B.O.A.Y.Mtv. 285/146; Ahtamar adası ve buradaki Ermeni Kilisesi eskiden beri Ermenilerin sığınağı olmuştu. Sasun İsyanı’nı tertipleyenler bu adaya kaçmışlar ve Osmanlı askeri bu adaya müdahalede bulunamamıştı (B.O.A.Y.Mtv. 298/20); Birinci Dünya Savaşı öncesinde de ada bir silah deposu haline getirilmişti (B.O.A. Dahiliye Nezareti Şifre Kalemi (DH.ŞFR.) 88/85).

[27] Chalabian, Andranik, s.160.

[28] David Marshall Lang, The Armenians: A People in Exile, London, 1988, s.107.

[29] B.O.A.Y.Mtv. 77/21.

[30] Dasnabedian, History of the ARF, s.61.

[31] Bu tarihlerde Ermeni İhtilâl Hareketi bir çıkmaz içerisindeydi. Milliyetçilik mi, sosyalizm mi, Bulgar örneği mi yoksa Rusya ve Osmanlı Devletleri’nin demokratikleştirilmesi mi? Antranik için tek çıkış yolu Türklerle sonuna kadar silahlı mücadele idi (Minissian, Nationalizm and Sosialism, s.24).

[32] Dasnabedian, History of the ARF, s. 86.

[33] DJ. Kirakosyan, Zapadnaya Armenia Vyodı Pervoy Miravoy Vaynı (Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Batı Ermenistan), Erivan, 1971, s. 60.

[34] Ermeni Komitelerinin Âmâl ve Harekât-ı İhtilâliyesi, s. 80-81

[35]Lang, The Armenians, s. 107.

[36] Chalabian, Andranik, s.203-204.

[37] B.O.A.DH.ŞFR. 44/43

[38] Askeri Tarih Belgeleri Dergisi (ATBD), Sayı: 86, Belge No: 2050.

[39] B.O.A.DH.ŞFR. 45/156; Uras,Tarihte Ermeniler, s.592; Dasnabedian, History of the A.R.F., s. 117.

[40] Richard G. Hovannisian, Armenia on the Road to Independence, Los Angeles, 1967, s. 44.

[41] Ermeni Komitelerinin Amal ve Harekat-ı İhtilaliyesi, s. 277.

[42] Dasnabedian, History of the A.R.F., s. 117.

[43] W.E.D.Allen, Paul Muratoff, Caucasian Battlefields (1828-1921), Cambridge, 1953, s. 301.

[44] Kafkasya’da ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, I, (1906-1918), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müd. Ankara 1995, s. 273.

[45] Azmi Süslü, Ruslara Göre Ermenilerin Türklere Yaptığı Mezalim, Ankara 1987, s. 27.

[46] Hovannisian, Armenia on the Road of Independence, s. 63.

[47] Chalabian, Antranik, s. 306; Hovannisian, Armenia on the Road to Independence, s. 82.

[48] Hovannisian, Armenia on the Road to Independence, s. 114-115.

[49]Twerdo Khlebof, Notes of Superior Russian Officer on the Atroticios of Erzurum, 1919.B.O.A.B.E.O.A.VRK.840/10.

[50] Halil Kemal Türközü, Osmanlı ve Sovyet Belgeleri-Ermeni Mezalimi, Ankara, 1982, s. 78.

[51] B.O.A.Dahiliye Nezareti Kalem-i Mahsus Müdüriyeti Evrakı (DH.KMS.) 53-1/24.

[52] ATBD. Sayı: 83, Belge No: 1941.

[53]. Kafkaslarda ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, IV, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müd., Ankara, 1998 s. 41-45.

[54] Chalabian, Andranik, s. 360 ve 371.

[55] İsmail Rain, Katliam-ı Ermeniyan Der Deveran-ı Selatin-i Al-i Osman, Tahran 1351, s. 120.

[56] Akaby Nassibian, Britain and the Armenian Question (1915-1923), Newyork, 1984, s. 97-98.

[57] Chalabian, Andranik, s. 409.

[58] 29 Kasım 1921’de Khorurdain Hayasten adlı gazetede Myasnikyan isimli Ermeninin yazdığı makalede, “Dasnaklar askerlerine halkı soymayı, Türklerden nefret etmeyi, vahşilikle birleşen fedayi ruhunu canlandırmayı aşıladılar.” diyordu. Diğer bir Ermeni tarihçi A. Lalayan “Karşı ihtilal Daşnaksütyun ve Emperyalist Savaş 1914-1918” isimli çalışmasında, “Gönüllü hareketin karakteristik özelliği, kana susamış fedayiler (Antranik, Hamazsp, Dro vd.) tarafından idare edilen Daşnak müfrezeleri Türk ve Azeri kadın, çocuk, yaşlı ve hasta halkı öldürmekte gösterdiği cesarettir” diyordu. (Internet Service: http://www.Karabagh.org. “Staggering Facts”, 03.04.2001.

[59] Birinci Dünya Harbi Kafkas Cephesi, 3. Ordu Harekatı, C. II, Birinci Kitap, Genel Kurmay Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1993, s. 533-537.

[60] Ali Yusifov, “Nahcivan Şehrinde Ermeni Mezalimi”, 21. Yüzyıla Girerken Tarihe Dostça Bir bakış: Türk-Ermeni İlişkileri, Ankara, 2000, s. 131-135; Cafer Guli Mirzayev, “Nahcivan Kendlerinde Andranik’in Türeddiği Vahşilikler ve Ona Karşı Mübarezenin Teşkili”, a.g.e., s. 128.

[61] Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar’da ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, I, 1906-1918, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müd., Ankara 1995, s. 310.

[62] ATBD, Sayı: 81, Belge No: 1883; Kazım Karabekir, Erzincan ve Erzurum’un Kurtuluşu Sarıkamış, Kars ve Ötesi, Erzurum 1990, s. 483.

[63] Nassibian, Britain And The Armenian Question, s. 156; Chistopher J. Walker, Armenia and Karabagh, The Struggle for Unity, London, 1991, s. 90.

[64] İnternet Service. http://www.Karabagh.org. “Staggering Fact”, 03.04.2001.

[65] Mirzayev, “Nahcıvan Kandlarında Andranik’in Töreddiği Vahşilikler...”, s. 126.

[66] Birinci Dünya Harbi Türk Harbi Kafkas Cephesi, 3. Ordu Harekatı, C. II, 2. Kitap, Genelkurmay Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1993, s. 537.

[67] A. Ender Gökdemir, Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti, Ankara, 1989, s.59.

[68] Richard G. Hovannisian, The Republic of Armenia, I, London, 1971, s. 86-89.

[69] Nasır Yüceer, “Son Osmanlı Zaferi (Azerbaycan’ın Bağımsızlığını Kazanması)”, Osmanlı, C. II, Yeni Türkiye Yayınları, s. 647.

[70] İbrahim Ethem Atnur, Muhtariyet Arifesinde Nahçıvan, Nahçıvan,1999, s.49.

[71] Yüceer,“Son Osmanlı Zaferi”, s. 648.

[72] Long, The Armenians, s. 113; Hovanisian, The Republic of Armenia, I, s. 89; Nassibian, Britain and The Armenian Qestion, s. 156.

[73] Christopher J. Walker, Armenia and Karabagh, The Struggle For Unity, London, 1991, s. 95.

[74] H. Pasdermadjian, Histoire de L’ Armenie, Paris, 1949, s. 465.; Lang, The Armenians, s. 114.

[75] Hovanisian, The Republic of Armenia, II, London, 1982, s. 390.

[76] Chalabian, Andranik, s. 510-525.

[77] Bugün Ermenistan’ın nüfusu iki buçuk milyon civarındadır. Diasporada altı milyon civarında Ermeni yaşamaktadır. Bu mezar nakli sırasında da görüldüğü gibi, Erivan Hükümeti büyük bir ekonomik kriz içerisindedir ve Ermenistan’da yaşayan Ermeniler büyük bir sefaletle karşı karşıyadırlar. Bu bize bugünkü Ermenistan’ın Doğu Anadolu’dan toprak talep edecek durumda olmadığını gösterir. Fakat tarihi olayların gösterdiği diaspora gerçeği de ortada durmaktadır. Dünyanın farklı yerlerinde yaşayan bu Ermeniler, Ermenistan Cumhuriyeti’ne ekonomik destekte bulunarak adeta bunun karşılığını istemektedirler. Bu karşılık, Türk düşmanlığı ve Türkiye’den toprak talebidir. Diaspora Ermenileri dün Antranik’e verdikleri maddi desteği bugün PKK v.b. çete gruplarına yapmaktadır. Diaspora dün olduğu gibi bugün de Avrupa’nın ve Amerika’nın desteğine güvenmektedir.

[78] D. Marshal Lang, Armenia: Cradle of Civilization, London 1970, s. 283.



No comments:

Post a Comment