Films:
Beyoğlu 68 (1968)
Beyoğlu ’68 üzerine
1965’te kurulan Sinematek Derneği’nin Yeşilçam sineması ile tartışması üzerine çok şey yazıldı, söylendi. Sinemacı olmak isteyen gençler bu çabalarının ancak Yeşilçam’ın dışında gerçekleşebileceği inancındaydılar. Örneğin 1967’de Yeni Sinema dergisinin 6. sayısında “Önümüze çıkacak güçlükler ne olursa olsun onları yenmeli (…) ve filmlerimizi yapmalıyız” diye sonuçlanan bir yazı yazmıştım.
Yapılacak filmlerin olanaklarının çok kısıtlı olacağı biliniyordu. Kamera yoktu, pelikül yoktu, yapımcı yoktu. O sıralarda, ya Sinematek’te ya da başka bir yerde “Paris vu par…” (… gözüyle Paris) adlı, aralarında Eric Rohmer, Claude Chabrol, Jean-Luc Godard gibi Yeni Dalga sinemacılarının bulunduğu 6 yönetmenin, her biri ayrı bir Paris semtinde geçen kısa filmlerinden oluşan bir film izledik. Artun Yeres’le birlikte aynı yöntemi uygulamak geldi aklımıza. Sonuçta, amaç stüdyodan çıkıp sokağa inmek değil miydi? Artun 1967 Hisar film şenliğinde “Çirkin Ares” adlı filmiyle çok başarılı olmuş, ben de şenliğe “Orada, onunla..” başlıklı bir kısa filmle katılmıştım.
Beyoğlu’nu filme çekmeye karar verdik. Artun yönetecek, ben kamerayı kullanacaktım. Güç bela birkaç kutu pelikülle 16 mm.lik bir kamera edindik ve Mayıs 68’de Beyoğlu’na çıktık. Artun bana kaydedilmesini istediği şeyleri gösteriyor, ben çekiyordum. Amaç tüketim toplumunu eleştirmekti ama senaryo yoktu. İşin kurguda bağlanacağını biliyorduk. Pelikülümüz çok kısıtlı olduğu için her gördüğümüzü çekmek söz konusu değildi.. Kameraya, yoldan geçen Sezer Tansuğ, Üstün Barışta, Sinan Bıçakçıoğlu gibi arkadaşlarımız, hatta 19. Mayıs için Taksim’e çelenk bırakmaya giden dönemin başbakanı Süleyman Demirel de girdiler.
Çekim bittikten sonra (pelikül de bitmişti!) Artun kurguyu yaptı. Film Sinematek’in Mis Sokağındaki lokalinde bir iki kez gösterildi. O sırada Genç Sinema hareketi filizleniyor, filimlerin “siyasallaşma”ları gündeme geliyordu. Beyoğlu 68, öbür nitelikleri bir yana, biçimsel açıdan, mizah yanı olan, birçok şeye göz kırpan, bu yanıyla izleyiciyi etkilemek isteyen bir filmdi..
Yaşam sürdü. Filmi unuttuk. Yıllar sonra, bir taşınma sırasında, filmin bende de bir kopyasının olduğunu farkettim. Nasıl olduysa bu kopyayı 46 yıl koruyabildim (Aslında, kupalı bir karton kutuda, kitaplığımda durdu hep). Arşivlerimi düzenlerken elimdeki kopyayı Artun’un kızı Natali Yeres’e ilettim, o da Sinematek.tv’ye verdi.
Filmi 46 yıl sonra yeniden izledim. O zamanki Beyoğlu’nu bütün eksiklerine rağmen birçok yanıyla iyi yansıtan bir belgesel niteliğinde aslında. İstanbul’u bilenler, o günleri yaşayanlar belleklerinden çıkmış olan kimi şeyleri yeniden görecekler, toplumbilimsel saptamalar yapacaklardır. İstanbul’u bilmeyenler ve bugünkü gençler, o günleri şaşırtıcı bulacaklar kanısındayım.
Beyoğlu 68, stüdyoda her türlü gerçeklikten uzak çekilen Yeşilçam filmlerine bir alternatif deneme olarak görülebilir.
Jak Şalom
On February 5, 1970, 4 months before the "Yeni Cinema" magazine was closed, the Turkish Cinematheque Association launched a second, smaller publication called Film 70. This small 18-page monthly magazine was also published until 1972, but its name was changed every year, becoming Filim 71 and then Filim 72.
No comments:
Post a Comment